26 Ekim 2025

Dünya Resesyona mı Giriyor?



Merkez Bankaları 25 Yılın REKORU İle Faiz Düşürüyor.
Altın 4100 USD Üstünde mi Kalacak?
(Büyük Kriz ve İBB Gerilimi)

Bu makalemizde, global ekonominin karşı karşıya olduğu büyük panik ortamını, merkez bankalarının rekor faiz indirimlerini ve jeopolitik risklerin değerli metaller ile Borsa İstanbul üzerindeki etkilerini analiz ettik.

Uzmanlar Uyardı: Altın, Borsa ve Fonlarda Yatırımcının Bilmesi Gereken 5 Kritik Gerçek

Giriş: Belirsizlikte Rota Ararken

Yatırımcılar için belirsizliklerle dolu bir dönemden geçiyoruz. Piyasalar bir yandan dalgalanırken, diğer yandan uzmanların birbiriyle çelişen ve kafa karıştırıcı olabilen yorumları arasında doğru yolu bulmak zorlaşıyor. Bu makalenin amacı, önde gelen finans yorumcuları Cihat E. Çiçek, Devrim Akyıl, Tuncay Turşucu, Barış Soydan ve Erol Polat’ın en etkili analizlerini sentezleyerek ve eleştirerek önümüzdeki dönem için net bir yol haritası sunmaktır.

1. Altın: Merkez Bankalarının Öncülük Ettiği Bir Panik Satın Alımı mı?

Cihat E. Çiçek’in aktardığına göre, dünya genelinde altına yönelik devasa bir talep artışı yaşanıyor. Merkez bankaları yılbaşından bu yana 830 tonluk rekor bir alım gerçekleştirirken, sadece Çin’de bir haftada satılan altın sertifikası miktarı 86 tona ulaştı. Bu durum, sıradan bir yatırımcı korkusunun ötesinde, merkez bankalarının bu trende aktif olarak öncülük ettiğini gösteriyor.

Devrim Akyıl, bu rallinin öncekilerden farklı olduğunu ve dolar sistemine duyulan güvensizliği yansıttığını belirtiyor. Altında yaşanan son fiyat düşüşünü ise uzun vadeli trendin bir değişimi olarak değil, sağlıklı bir teknik düzeltme ve potansiyel bir alım fırsatı olarak görüyor. Ancak bu noktada uzmanlar arasında derin bir stratejik ayrışma beliriyor. Akyıl bu düşüşü değerli metaller için taktiksel bir giriş noktası olarak görürken, Çiçek daha radikal bir savunma duruşu öneriyor: derinleşen sistemik bir sorunu öngörerek nakitte kalmayı ve ev gibi büyük alımları dahi durdurmayı tavsiye ediyor.

Cihat E. Çiçek durumu şu sözlerle özetliyor: “Halk zengin olup daha çok borsaya göre para kazanmak için değil, yaşam mücadelesi vermek için... Tek geçer akça altın olacak o ortamda.”

Bu bölümden çıkarılacak sonuç şudur: Talebi yönlendirenin sadece bireysel yatırımcılar değil, bizzat merkez bankaları olması, küresel finansal düzende önemli ve yapısal bir değişimin habercisi olabilir.

2. Gümüş: Endüstriyel Talebin ve Parasal Özelliğin Kesişim Noktası

Devrim Akyıl’a göre gümüşün cazibesi iki yönlü: hem kritik bir endüstriyel metal olması hem de tarihsel “parasal özelliğinin” yeniden hatırlanması. Akyıl, Londra Metal Borsası’ndaki fiziki gümüş sıkıntısına ve Türkiye’nin sadece bir ayda 1116 ton gümüş ithal etmesine dikkat çekiyor. Ayrıca, Şangay borsasındaki gümüş stoklarının da hızla azaldığını belirtiyor.

Tarihten bir anekdotla Akyıl, 1869’da Baron Rothschild’in gümüş fiyatlarının baskılanmasına karşı yaptığı uyarının bugün hâlâ geçerli olduğunu söylüyor. Bu durum, kağıt piyasasının fiziki gerçeklikten koptuğunun ve gümüşün gerçek değerinin henüz fiyatlanmadığının güçlü bir göstergesidir.

3. Amerikan Borsaları: Faiz İndirimi İkilemi ve Çin Faktörü

Barış Soydan ve Tuncay Turşucu’ya göre ABD piyasalarını yönlendiren iki ana faktör var: FED’in yaklaşan faiz kararı ve kritik Trump–Xi zirvesi. Ancak Cihat E. Çiçek, ezber bozan bir istatistik sunuyor: FED’in faiz indirimine başladığı son 9 dönemin 8’inde borsalarda ortalama %30’luk ciddi düşüşler yaşanmış.

Soydan’a göre ABD–Çin görüşmesinden çıkacak olası bir anlaşma “rahatlama rallisi” tetikleyebilirken, anlaşmazlık durumunda riskli varlıklarda sert satışlar ve altına yönelim yaşanabilir. Bu durum, yatırımcılar için büyük bir ikilem yaratıyor. Çiçek’in sunduğu tarihsel veri ise faiz indiriminin genellikle zayıflayan ekonominin sinyali olduğuna dikkat çekiyor.

4. Borsa İstanbul: Siyasi Rüzgarlar ve Yüksek Faizin Baskısı

Tuncay Turşucu, CHP davasının düşmesinin Türkiye’nin CDS risk primini 264 baz puandan 250’ye çekerek Borsa İstanbul’da olumlu hava yarattığını belirtiyor. Ancak Barış Soydan, bu iyimserliğin ne kadar kırılgan olduğunu hatırlatıyor; aynı gün ortaya çıkan “kayyum” söylentileri gibi siyasi risklerin bu kazançları hızla silebileceğini vurguluyor.

Turşucu’nun ana tezi ise net: yüksek faiz ortamında kalıcı bir borsa rallisi zordur. Mevduat faizleri yıllık %40–45 civarındayken, yatırımcıların ek risk alarak hisse senedine yönelmesi zorlaşıyor. Bu nedenle uzman, hisse bazlı seçici stratejilerin ön planda olacağını savunuyor.

5. Fon Piyasası: Faiz Düştükçe Öne Çıkan Alternatifler

Erol Polat’ın analizine göre, TCMB’nin faiz indirimleriyle Para Piyasası Fonları’nın cazibesi azaldı. Bunun yerine “Mutlak Getiri Hedefli Fonlar” öne çıkıyor. Bu fonlar, piyasanın yönünden bağımsız olarak arbitraj stratejisiyle getiri sağlamayı hedefliyor. Ancak Polat önemli bir farkın altını çiziyor: bu fonlarda “valör” bulunur, yani yatırılan para anında nakde çevrilemez.

Bu durum, yüksek getiri ile likidite arasında bir tercih yapma gerekliliğini doğuruyor. Kısacası, faizlerin düştüğü bir ortamda, yatırımcılar için yeni dönemin yıldızları bu fonlar olabilir.

Sonuç: Belirsizlikte Yatırımcının Pusulası Ne Olmalı?

Bu makalede öne çıkan analizler, yatırımcıların karşı karşıya olduğu iki temel stratejik kampı netleştiriyor.

Sistemik Risk Kampı: Cihat E. Çiçek ve Devrim Akyıl, küresel para sisteminde bir kırılmaya ve dolardan kaçışa dikkat çekerek altın ve gümüş gibi fiziki varlıklara yönelmenin gerekliliğini savunuyor.

Piyasa Navigasyon Kampı: Tuncay Turşucu, Barış Soydan ve Erol Polat ise mevcut piyasa yapısında seçici hareket etmeyi, faiz–getiri dengesine dikkat etmeyi ve fon çeşitlendirmesine odaklanmayı öneriyor.

Sonuç olarak, yatırımcılar için en değerli strateji tek bir “tüyo” değil, farklı görüşlerin ardındaki mantığı anlamaktır. En iyi yol, kişisel risk toleransına uygun, bilgiye dayalı ve dengeli bir yatırım yaklaşımıdır.