Selçuk Geçer Son Yorumu: Enflasyon Perdesi Kalkınca Dolar 80, Altın 12.000 TL'ye Neden İşaret Ediliyor?
Ekonomi gündemi her geçen gün daha karmaşık hale gelirken, yatırımcılar ve vatandaşlar resmi verilerle sokaktaki gerçeklik arasındaki devasa uçurumu anlamlandırmaya çalışıyor. Özellikle döviz, altın ve faiz oranları üzerine yapılan analizler, mevcut politikaların ne kadar sürdürülebilir olduğu konusunda ciddi şüpheler uyandırıyor. Popüler yayıncı Selçuk Geçer, selçuk geçer son videosu ile bu uçurumun arkasındaki nedenleri derinlemesine inceliyor.
Peki, uygulanan yüksek faiz ve vergi politikaları, Koç Topluluğu Başkanı Ömer Koç’un dikkat çeken vergi açıklamalarıyla nasıl birleşiyor? youtube selçuk geçer kanalında paylaşılan bu kritik veriler ışığında, Türkiye ekonomisinden beş şaşırtıcı ve sarsıcı çıkarımı selçuk geçer yorumlarıyla birlikte ele alıyoruz.
ALTIN Odaklı Kritik Analiz (Doların ve Altının Gerçek Değeri)
Piyasalar, genellikle ekonomik belirsizlik dönemlerinde altın ve gümüş gibi güvenli limanlara yönelir. Ancak altın yorumu selçuk geçer tarafından yapıldığında, meselenin yalnızca arz-talep dengesi değil, aynı zamanda Türk lirasının aşırı değerli tutulması olduğu ortaya çıkıyor.
Selçuk Geçer altın değerlendirmelerinde, döviz kurunun olması gereken seviyede olmadığını vurguluyor. Eğer dolar 42 TL yerine 80–85 TL seviyesinde olsaydı, hem konut fiyatları hem de altın fiyatları daha gerçekçi bir seviyede olurdu. Bu çıkarım, altın fiyatlarının Türkiye’de yapay baskı altında olduğunu gösteriyor ve sermaye kaçışının temel nedenlerinden biri olarak değerlendiriliyor.
"dövizin doğru yerde olmadığını gösteren bir tablo daha eğer ki bugün dolar olması gereken yerinde olsaydı yani 42 lir yerine 80–85 lira civarında olsaydı konut fiyatları yabancılar için de emin olun yerliler için de çok daha cazip olacaktı".
Gümüş (Hayatta Kalma Mücadelesi ve Tüketici Borç Batağı)
Ekonomik kriz derinleştikçe vatandaşların tasarruf eğilimi yerini hayatta kalma mücadelesine bırakıyor. Yoksulluk sınırının 100.000 TL'ye dayandığı ortamda, 22.100 TL asgari ücret ve 16.800 TL emekli maaşı, milyonlarca kişiyi bankalara muhtaç hale getiriyor.
Toplam tüketici kredileri 2.7 trilyon liraya ulaşmış durumda. Bunun 2.005 trilyon TL’si ihtiyaç kredilerinden oluşurken, tam 541 milyar 94 milyon liralık kısmı şu an icra ve takipte. Bu tablo, ülkenin geniş kesimlerinin borç ve umutsuzluk içinde sıkıştığını gözler önüne seriyor.
Amerikan Borsası (Türk Sermayesinin Yurtdışına Hızı)
Döviz kurunun yapay olarak baskılanması, yatırımcıları yurtdışı piyasalarına yöneltiyor. Selçuk Geçer’in aktardığı verilere göre, son bir yılda Türk vatandaşları yurt dışından 77 milyar TL değerinde gayrimenkul satın aldı.
Bu durum, Mehmet Şimşek’in ülkeye sıcak para çekme hedefi ile çelişirken, mevcut politikaların yerli sermayeyi dışarı ittiğini gösteriyor.
Türkiye Borsası (Faiz, Vergi ve Üretimin İhmali)
Türkiye Borsası’nın mevcut durumu, yüksek faiz politikalarının reel sektörü nasıl boğduğunu gösteriyor. Yalnızca para politikası ile enflasyonla mücadele edilmeye çalışılması, şirket iflaslarını ve yabancıya ucuz şirket satışlarını artırıyor.
Vergi tarafında ise durum daha çarpıcı: Ömer Koç’un açıklamasına göre, Koç Grubu Türkiye’deki tüm vergilerin %8’ini tek başına ödüyor. Zaten %70–80’i dolaylı vergiler üzerinden vatandaş tarafından ödenirken, kalan büyük projelerin ve ihalelerin vergi katkısı ise büyük bir soru işareti.
"siz sadece faizi arttırarak ya da faizi indirerek enflasyonla baş edemezsiniz, ekonomiyi de düzeltemezsiniz kardeşim".
BES (Emeklinin Hakkı: Korkmadan Talep Etmek)
Emekliler 16.800 TL maaşla geçinemiyor ve kiralarının yarısını bile ödeyemiyor. Bu durum yalnızca bireysel emeklilik sisteminin değil, tüm sosyal güvenlik yapısının çöktüğünü gösteriyor.
Selçuk Geçer’e göre, en düşük emekli maaşı en az asgari ücretin %110’u olan 66–67 bin TL seviyesine çıkarılmalı. %100 zam yapılsa bile bu maaşın 33.000 TL olacağı ve yine yoksulluk sınırının çok altında kalacağı vurgulanıyor.
Devlet yıllık 3 trilyon TL faiz ödemesi yapabiliyorsa, emeklinin hakkını da ödeyebilmelidir.
Kritik Çıkarım
Selçuk Geçer yorumları ve aktarılan veriler, Türkiye ekonomisinin yüksek faiz–yüksek vergi ikilisine kilitlendiğini gösteriyor. Üretim artırılmadıkça, tasarruf değil borçlanma teşvik edildikçe ve döviz kuru yapay şekilde baskılandıkça, sermaye kaçışı ve gelir adaletsizliği büyümeye devam edecektir.
Altın, dolar ve borsa gibi yatırım araçlarının dahi yapay baskı altında olması, ekonominin gerçek durumu hakkında daha çarpıcı bir tablo sunuyor. Bu nedenle, yalnızca faiz politikasına dayalı bir ekonomi yönetiminin sürdürülebilir olmadığı açıkça görülmektedir.
Hakkımız olanı korkmadan talep etmek ve ekonominin yalnızca faizden ibaret olmadığını anlamak, bu çıkmazın kırılmasında en kritik adımdır.



