ALTIN Ons ve Gram Analizleri

"Altın ons ve gram fiyatlarında küresel dalgalanmaların arkasındaki dinamikleri keşfedin!"

Amerikan Borsa Analizleri

"Wall Street'in nabzını tutun: Nasdaq ve Dow Jones endekslerindeki kritik hareketleri analiz ediyoruz."

BİST Türkiye Borsa Analizleri

"BİST 100'de fırsatlar ve riskler: Yerel piyasanın en güncel teknik ve temel analizleri burada."

GÜMÜŞ Ons ve Gram Analizleri

"Gümüş piyasasında volatilite yükseliyor: Ons ve gram fiyat tahminlerimizle yatırım stratejilerinizi güçlendirin."

Haftalık Piyasa Özeti

"Altın, döviz, borsa ve gümüşte haftanın en kritik gelişmeleri ve önümüzdeki dönemin anahtar beklentileri tek bakışta!"

Ekonomistlerin Değerlendirmeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ekonomistlerin Değerlendirmeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Kasım 2025

Artunc Kocabalkan: Altinda Buyuk Momentum Bitti mi?

Altın Neden Düşüyor? Dr. Artunç Kocabalkan | Fiba Portföy Hakan Avcı

Piyasalar sallanıyor! Altın fiyatları 4400 zirvesinden 3900'lü seviyelere keskin bir geri çekilme yaşadı. Acaba bu, büyük rallinin sonu mu, yoksa beklenen alım fırsatı mı?

Ekonomist TV'de Dr. Artunç Kocabalkan ve Fiba Portföy'den Hakan Avcı, altın, yabancı hisseler ve Türk Lirası varlıkları hakkındaki en güncel ve en şaşırtıcı analizlerini paylaşıyor.

Bu Bölümde Neler Var?

⚡ Altın Rallisi Bitti mi? Dr. Artunç Kocabalkan, grafiğin 3 haftada gerçekleşmesi beklenen düzeltmeyi iki günde gördüğünü ve bunun "sıkıntılı bir şey" olduğunu belirtiyor. Ancak Amerika'nın izlediği politikalar, artan küresel borç yükü ve jeopolitik gerginlikler (Çin'in yükselişi, Rusya'nın kontrol arayışı) gibi temel faktörlerin altını desteklemeye devam ettiğini vurguluyor. Bu nedenlerle, rüzgar altının arkasından esmeye devam ediyor.

🔑 Kritik Uyarı: Alokasyon Değişmeli! Uzmanlar, altını kaçıranlar için düşüşlerin alım fırsatı olduğunu belirtirken, bir uyarıda bulunuyor: "Gitmiş bir şeyin peşinden artık aynı hızda sakın koşmayın". Hakan Avcı ve Dr. Artunç Kocabalkan'a göre, %50-60 gibi büyük alokasyonlar yerine, portföyünüzde %10-20 arasında koruma amaçlı altın tutmak artık çok daha mantıklı. Büyük momentum artık geride kaldı.

📉 2026'da Yabancı Borsalar Ne Olacak? Hakan Avcı’dan yabancı hisselere yatırım yapanlar için çok önemli bir uyarı geliyor: 2025 bir "alt-tut senesiydi" (buy and hold) ancak 2026, altın ve yabancı hisselerde çok daha zor bir sene olacak. Avcı, yüksek dalgalanmanın yatırımcıları trade etmeye iteceğini ve dolayısıyla yanlış yapma olasılığının artacağını öngörüyor. Pasif yatırım dönemi bitiyor olabilir!

📈 TL Varlıklarda Umut Işığı Var mı? Dövizli varlıklardaki momentumun azalmasıyla birlikte, Hakan Avcı 2026'da TL varlıklarda para kazanma olasılığının daha yüksek olabileceğini belirtiyor. Ancak uzman, tahvil/bono tarafında etkileyici seviyelere enflasyonu indirebilecek bir ortam görmediği için temkinli yaklaşıyor; bu da yatırımcının odağını hisse senetlerine kaydırması gerektiği anlamına geliyor.

Piyasalardaki bu kritik dönemeçte, portföyünüzü nasıl koruyacağınızı ve kararlarınızı hangi verilere dayandıracağınızı öğrenmek için videoyu sonuna kadar izleyin!



17 Kasım 2025

Selcuk Gecer Son Yorumu: Altin Odakli Analizi

Selçuk Geçer Son Yorumu: Enflasyon Perdesi Kalkınca Dolar 80, Altın 12.000 TL'ye Neden İşaret Ediliyor?

Ekonomi gündemi her geçen gün daha karmaşık hale gelirken, yatırımcılar ve vatandaşlar resmi verilerle sokaktaki gerçeklik arasındaki devasa uçurumu anlamlandırmaya çalışıyor. Özellikle döviz, altın ve faiz oranları üzerine yapılan analizler, mevcut politikaların ne kadar sürdürülebilir olduğu konusunda ciddi şüpheler uyandırıyor. Popüler yayıncı Selçuk Geçer, selçuk geçer son videosu ile bu uçurumun arkasındaki nedenleri derinlemesine inceliyor.

Peki, uygulanan yüksek faiz ve vergi politikaları, Koç Topluluğu Başkanı Ömer Koç’un dikkat çeken vergi açıklamalarıyla nasıl birleşiyor? youtube selçuk geçer kanalında paylaşılan bu kritik veriler ışığında, Türkiye ekonomisinden beş şaşırtıcı ve sarsıcı çıkarımı selçuk geçer yorumlarıyla birlikte ele alıyoruz.


ALTIN Odaklı Kritik Analiz (Doların ve Altının Gerçek Değeri)

Piyasalar, genellikle ekonomik belirsizlik dönemlerinde altın ve gümüş gibi güvenli limanlara yönelir. Ancak altın yorumu selçuk geçer tarafından yapıldığında, meselenin yalnızca arz-talep dengesi değil, aynı zamanda Türk lirasının aşırı değerli tutulması olduğu ortaya çıkıyor.

Selçuk Geçer altın değerlendirmelerinde, döviz kurunun olması gereken seviyede olmadığını vurguluyor. Eğer dolar 42 TL yerine 80–85 TL seviyesinde olsaydı, hem konut fiyatları hem de altın fiyatları daha gerçekçi bir seviyede olurdu. Bu çıkarım, altın fiyatlarının Türkiye’de yapay baskı altında olduğunu gösteriyor ve sermaye kaçışının temel nedenlerinden biri olarak değerlendiriliyor.

"dövizin doğru yerde olmadığını gösteren bir tablo daha eğer ki bugün dolar olması gereken yerinde olsaydı yani 42 lir yerine 80–85 lira civarında olsaydı konut fiyatları yabancılar için de emin olun yerliler için de çok daha cazip olacaktı".

Gümüş (Hayatta Kalma Mücadelesi ve Tüketici Borç Batağı)

Ekonomik kriz derinleştikçe vatandaşların tasarruf eğilimi yerini hayatta kalma mücadelesine bırakıyor. Yoksulluk sınırının 100.000 TL'ye dayandığı ortamda, 22.100 TL asgari ücret ve 16.800 TL emekli maaşı, milyonlarca kişiyi bankalara muhtaç hale getiriyor.

Toplam tüketici kredileri 2.7 trilyon liraya ulaşmış durumda. Bunun 2.005 trilyon TL’si ihtiyaç kredilerinden oluşurken, tam 541 milyar 94 milyon liralık kısmı şu an icra ve takipte. Bu tablo, ülkenin geniş kesimlerinin borç ve umutsuzluk içinde sıkıştığını gözler önüne seriyor.

Amerikan Borsası (Türk Sermayesinin Yurtdışına Hızı)

Döviz kurunun yapay olarak baskılanması, yatırımcıları yurtdışı piyasalarına yöneltiyor. Selçuk Geçer’in aktardığı verilere göre, son bir yılda Türk vatandaşları yurt dışından 77 milyar TL değerinde gayrimenkul satın aldı.

Bu durum, Mehmet Şimşek’in ülkeye sıcak para çekme hedefi ile çelişirken, mevcut politikaların yerli sermayeyi dışarı ittiğini gösteriyor.

Türkiye Borsası (Faiz, Vergi ve Üretimin İhmali)

Türkiye Borsası’nın mevcut durumu, yüksek faiz politikalarının reel sektörü nasıl boğduğunu gösteriyor. Yalnızca para politikası ile enflasyonla mücadele edilmeye çalışılması, şirket iflaslarını ve yabancıya ucuz şirket satışlarını artırıyor.

Vergi tarafında ise durum daha çarpıcı: Ömer Koç’un açıklamasına göre, Koç Grubu Türkiye’deki tüm vergilerin %8’ini tek başına ödüyor. Zaten %70–80’i dolaylı vergiler üzerinden vatandaş tarafından ödenirken, kalan büyük projelerin ve ihalelerin vergi katkısı ise büyük bir soru işareti.

"siz sadece faizi arttırarak ya da faizi indirerek enflasyonla baş edemezsiniz, ekonomiyi de düzeltemezsiniz kardeşim".

BES (Emeklinin Hakkı: Korkmadan Talep Etmek)

Emekliler 16.800 TL maaşla geçinemiyor ve kiralarının yarısını bile ödeyemiyor. Bu durum yalnızca bireysel emeklilik sisteminin değil, tüm sosyal güvenlik yapısının çöktüğünü gösteriyor.

Selçuk Geçer’e göre, en düşük emekli maaşı en az asgari ücretin %110’u olan 66–67 bin TL seviyesine çıkarılmalı. %100 zam yapılsa bile bu maaşın 33.000 TL olacağı ve yine yoksulluk sınırının çok altında kalacağı vurgulanıyor.

Devlet yıllık 3 trilyon TL faiz ödemesi yapabiliyorsa, emeklinin hakkını da ödeyebilmelidir.


Kritik Çıkarım

Selçuk Geçer yorumları ve aktarılan veriler, Türkiye ekonomisinin yüksek faiz–yüksek vergi ikilisine kilitlendiğini gösteriyor. Üretim artırılmadıkça, tasarruf değil borçlanma teşvik edildikçe ve döviz kuru yapay şekilde baskılandıkça, sermaye kaçışı ve gelir adaletsizliği büyümeye devam edecektir.

Altın, dolar ve borsa gibi yatırım araçlarının dahi yapay baskı altında olması, ekonominin gerçek durumu hakkında daha çarpıcı bir tablo sunuyor. Bu nedenle, yalnızca faiz politikasına dayalı bir ekonomi yönetiminin sürdürülebilir olmadığı açıkça görülmektedir.

Hakkımız olanı korkmadan talep etmek ve ekonominin yalnızca faizden ibaret olmadığını anlamak, bu çıkmazın kırılmasında en kritik adımdır.



16 Kasım 2025

Altın Neden Düşüyor? Dr. Artunç Kocabalkan | Fiba Portföy Hakan Avcı

ALTINDA BÜYÜK MOMENTUM BİTTİ Mİ? | Dr. Artunç Kocabalkan ve Hakan Avcı'dan 2026'ya Şok Uyarı: Yabancı Borsada 'Al-Tut' Bitti!

Piyasaların yönünü tahmin etmek, sisli bir denizde pusulasız yol almak gibidir. Özellikle son haftalarda altın fiyatlarında yaşanan keskin düşüşler, yatırımcıların aklına aynı soruyu getirdi: “Büyük ralli sona mı erdi, yoksa bu sadece fırtına öncesi sessizlik mi?”

Bu sorunun peşine düşerek Ekonomist TV’de Dr. Artunç Kocabalkan ve Fiba Portföy’den Hakan Avcı’nın değerlendirmelerini inceledik. Aşağıda, uzmanların genel piyasa algısıyla çelişen en kritik çıkarımlarını bulabilirsiniz.

Altın

Altın Neden Düşerken Bile Güçlü Kalacak?

Altın, 4400 seviyelerinden 4000–3900 bandına hızlı ve sert bir düşüş yaşadı. Dr. Artunç Kocabalkan, bu düzeltmenin normalde üç haftada beklenirken iki günde gerçekleştiğini ve bu hızın “sıkıntılı” olduğunu söylüyor.

Buna rağmen, altının temel hikâyesi bitmiş değil. Hem Kocabalkan hem de Hakan Avcı, küresel borç yükü, Amerika’nın politikaları ve jeopolitik belirsizlikler nedeniyle altının hâlâ güçlü kaldığını vurguluyor.

“Amerika'nın izlediği politikalar, dünyadaki çok borç yükünün artmış olması... bunun borçtan nasıl çıkılır? Enflasyonist bir ortam yaratılır.”

Enflasyonist ortam altını desteklemeye devam ettiği için, düşüşler alım fırsatı olarak görülebilir. Ancak uzmanların net uyarısı: Artık portföyün %50–60’ını altına ayırma dönemi bitti.

Önerilen alokasyon: %10–20. Büyük momentumun gerçekleştiği ve artık aynı hızda koşulmaması gerektiği belirtiliyor.

Gümüş

Kaynak analizinde gümüş yalnızca bir defa geçiyor, fakat detaylı bir değerlendirme yapılmıyor. Bu da odağın altın ve hisse senetlerine kaydığını gösteriyor. Gümüş, “fakir adamın altını” olarak anılsa da bu dönemin merkezinde değil.

Amerikan Borsası

“Al ve Tut” Stratejisi Bitti: Volatilite Başlıyor

Hakan Avcı’ya göre 2025 “al-tut” yılıydı; ancak 2026 çok daha dalgalı geçecek. Artan volatilite, yatırımcıları trade etmeye zorlayacak ve bu da yanlış yapma riskini artıracak.

“2025’e göre hem yabancı hisselerde hem altın ve gümüşte çok daha zor bir sene olacağını düşünüyorum... dalgalı dalgalı, trade ettirir, alım satım yaptırır, yanlış yapma olanağınız artar.”

Bu çıkarım, pasif yatırım döneminin sona erebileceğini gösteriyor. Yabancı hisselerde artık daha dikkatli olunması gerekiyor.

Türkiye Borsası

TL Varlıklarda Umut – Ama Hisse Senetlerinde

Dövizli varlıklardaki momentumun azalmasıyla birlikte, uzmanlar TL varlıklara dikkat çekiyor. Hakan Avcı, 2026’da TL bazlı kazanç ihtimalinin daha yüksek olduğuna inanıyor.

Ancak tahvil/bono tarafında enflasyonu indirebilecek bir ortam görülmediği için cazip değil. TL yatırım arayanlar için tek güçlü aday kalıyor: hisse senetleri.

Bu, Türk borsasının yerel yatırımcı için yeniden fırsatlar sunabileceğini gösteriyor.

BES

İncelenen kaynaklarda Bireysel Emeklilik Sistemi hakkında bir değerlendirme bulunmuyor.

Sonuç

Dr. Artunç Kocabalkan ve Hakan Avcı’nın analizleri, piyasaların kritik bir dönüşüm döneminde olduğunu gösteriyor. Altında temel hikâye bitmedi ancak büyük momentum geride kaldı. Yabancı borsalarda 2026, ciddi volatilite ve aktif yönetim gerektiren bir yıl olacak. Bu durum, TL varlıklarına ve özellikle hisse senetlerine ilgiyi artırabilir.

Yatırımcıların bu dönem için yapması gereken ise oldukça net: Riskli pozisyonları azaltmak, aktif bir yatırım yılına hazırlanmak ve portföy dümenini daha sıkı tutmak.



13 Kasım 2025

GRAM ALTIN 12.000 TL OLABİLİR! Selçuk Geçer SON DAKİKA UYARISI:

GRAM ALTIN 12.000 TL OLABİLİR!
Selçuk Geçer SON DAKİKA UYARISI:
Dolar 85 TL'ye Fırlarsa... | Altın Yorumları & Türkiye Ekonomisi

Ekonomik gerçekler, resmi rakamlarla uyuşmuyor! Türkiye ve dünya piyasalarını eleştirel bir gözle analiz eden Selçuk Geçer, son videosunda yatırımcıları şok edecek tahminlerde bulundu. Dolar kuru gerçekten baskılanıyor mu? Gram altın neden gerçek değerinin yarısında? 2026'da şirketler batacak mı?

Bu yazımızda, Selçuk Geçer’in en sert altın yorumu ve Türkiye ekonomisine dair sunduğu çarpıcı analizleri kritik ediyoruz.

İzleyecekleriniz ve Temel Çıkarımlar:

Gram Altın ve Dolar Şoku
Selçuk Geçer’e göre, mevcut 5.600 TL seviyesindeki gram altın fiyatı, manipüle edilmiş dolar kurunu yansıtıyor. Gerçek enflasyon baz alındığında doların 85 TL'nin üzerinde olması gerektiğini belirten yorumcu, bu durumda gram altının bir anda 11.000 TL ile 12.000 TL arasına fırlayabileceği konusunda uyarıyor. Altın ve gümüş, bu baskılanmış kura karşı en büyük sigorta olarak görülüyor. Selçuk Geçer altın için küresel hedefin 5.500 dolar olduğunu da belirtiyor.

Fed ve Amerikan Borsaları
ABD Merkez Bankası (Fed) içeriden ikiye ayrılmış durumda; bazı Fed yetkilileri faiz indirimlerinin riskli olduğunu söylerken, bazıları hızlı indirim talep ediyor. Hükümet kapanması riskinin kalkması ve faiz indirim beklentilerinin artmasıyla, Morgan Stanley gibi devler hisse senetlerinde yükseliş bekliyor. Selçuk Geçer yorum olarak, özellikle yapay zeka, teknoloji, sanayi ve bankacılık hisselerinde hareketlilik beklediğini aktarıyor.

Türkiye Ekonomisi ve 2026 Riski
Eski TİM Başkanı İsmail Gülle'nin "2026'yı geçirene kurşun işlemez" uyarısını değerlendiren Selçuk Geçer son yorumu ile bu tarihte arka arkaya şirket batışları yaşanacağını öngörüyor. Ayrıca, gelen 11 milyar dolarlık yabancı sermayenin aslında şirketlerin "bedavadan el değiştirmesi" anlamına geldiğini iddia ediyor.

Nüfus Politikası ve Ekonomi
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "4-5 çocuk yapın" çağrısını değerlendiren Selçuk Geçer youtube videosunda, yoksulluk sınırının 90.000 TL'yi geçtiği (ve yakında 100.000 TL olacağı) bir ortamda, düşük asgari ücretlerle insanların çocuk yapmasının beklenemeyeceğini, hatta gençlerin yurt dışına kaçmaya çalıştığını vurguluyor.

Selçuk Geçer altın yorumu ve piyasa değerlendirmeleri, mevcut ekonomi politikalarının sürdürülemez olduğunu gösteriyor. Bu yapay dengenin bozulması, anlık ve sert fiyat hareketlerine yol açacaktır.

#selçukgeçeraltın #selçukgeçer #altınyorumu #dolar #ekonomi #selçukgeçersonvideo #gramaltın #youtubeSelçukGeçer #selçukgeçersonyorum



Türkiye ekonomisi, kaynaklarda sunulan uzman görüşleri, özellikle Selçuk Geçer’in eleştirel analizleri ve İsmail Gülle'nin uyarıları ışığında, büyük bir yapay denge ve sürdürülemezlik üzerine kurulmuş karmaşık ve yüksek riskli bir tablo çizmektedir. Resmi veriler ile vatandaşın yaşadığı gerçekler arasındaki büyük uçurum, bu dengenin ne kadar kırılgan olduğunu göstermektedir.

İşte kaynaklara dayalı olarak Türkiye ekonomisinin mevcut durumunun ve karşı karşıya olduğu risklerin ayrıntılı bir tartışması:

1. Para Politikaları ve Kur Baskılama Çelişkisi

Kaynaklarda, mevcut ekonomi yönetiminin izlediği politikaların "ekonomi politikasızlıkları" olarak adlandırıldığı ve işlerin sadece para politikalarıyla yürütülmeye çalışıldığı belirtilmektedir.

Döviz Kurundaki Manipülasyon ve Gerçek Değer:

  • Selçuk Geçer’e göre, dolar kuru şu anda gerçek seviyesinde değildir ve manipüle edilmektedir.
  • Turizm, ihracat ve üretim verilerinde bu durum net bir şekilde görülmektedir.
  • Yorumcu, TÜİK enflasyonu baz alındığında dahi doların 80 liranın, hatta 85 liranın üzerine çıkmış olması gerektiğini savunmaktadır.
  • Bu durum, mevcut ekonomi politikalarının uzun süre sürdürülebilir olmadığını net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Gram Altın Fiyatı Üzerindeki Etkisi:

  • Döviz kurunun baskılanması, döviz endeksli bir ürün olan gram altının fiyatının da gerçek değerini yansıtmamasına neden olmaktadır.
  • Selçuk Geçer, doların olması gereken seviyeye (85 TL civarına) gelmesi durumunda, şu an 5.600 TL seviyesinde olan gram altının bir anda 11.000 TL ile 12.000 TL seviyelerine fırlayabileceği uyarısında bulunmaktadır. Bu, altının Türkiye’de bastırılmış kura karşı zorunlu bir sigorta işlevi gördüğünü göstermektedir.

2. Reel Sektör Krizi ve 2026 Uyarısı

Türkiye’nin ihracatçı ve üretici kesimi, mevcut kur, faiz ve vergi politikaları nedeniyle büyük zorluklar yaşamaktadır.

  • Üretimde Gerileme: TÜİK verilerine göre sanayi üretimi Eylül ayında %2.2 gerilemiş, bu da üretimin ne kadar fecaat bir durumda olduğunu göstermektedir.
  • Dış Ticaret Açığı: Döviz baskısı nedeniyle cari açığın hızla arttığı görülmektedir. Ocak-Ekim döneminde dış ticaret açığı 75 milyar dolara ulaşmış, yıllıklandırılmış cari açık ise Eylül’de 20.1 milyar dolar olmuştur.
  • Şirket Batışları ve İsmail Gülle’nin Uyarısı: Eski TİM Başkanı İsmail Gülle, mevcut kur ve faiz politikaları devam ederse reel sektörün çöküşe sürükleneceği uyarısını yaparak, "2026'yı geçirene kurşun işlemez" ifadesini kullanmıştır.
  • Bedava Şirket Satışları: Selçuk Geçer, İsmail Gülle’nin uyarısını derinleştirerek, 2026 yılında arka arkaya konkordato değil, şirket batışları görüleceğini ve bu şirketlerin yabancılar tarafından "bedavadan el değiştirdiğini" öngörmektedir.
  • Yanlış Yabancı Sermaye Algısı: Kaynaklar, son dönemde gelen 11 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermayenin, sıfırdan fabrika yatırımı değil, mevcut Türk şirketlerinin ucuza satılması anlamına geldiğini belirtmektedir.

3. Sosyo-Ekonomik Koşullar ve Demografik Çıkarımlar

Ekonomik politikaların yetersizliği, toplumun temel yaşam koşulları ve demografik hedefleri üzerinde de ciddi baskı yaratmaktadır.

  • Fakirleşen Vatandaş ve Yüksek Yoksulluk Sınırı: Selçuk Geçer, uygulanan politikaların her geçen gün insanların biraz daha fakirleşmesine sebep olduğunu belirtmektedir. Yoksulluk sınırı 90.000 lirayı geçmiş durumda olup, önümüzdeki aylarda 100.000 liralık seviyeyi de geçecektir. Buna karşın asgari ücret 22.100 lira, ortalama ücretler ise 35-40.000 lira civarında kalmaktadır.
  • Demografik İntihar Eleştirisi: Cumhurbaşkanı Erdoğan, nüfus artışındaki düşüşün "intihar" olacağını belirterek, en az 4-5 çocuk yapılması çağrısında bulunmuştur. Selçuk Geçer, bu çağrının ülkenin kalkınması için haklı olduğunu kabul etmekle birlikte, ekonomik koşulların bu çağrıyı imkansız hale getirdiğini sert bir dille eleştirmektedir:

    "İnsanlara umut vermediğiniz sürece insanlara gerçekten ekonomik bir bağımsızlık sağlamadığınız sürece onların kaygılarını arttırdığınız sürece nüfusun artmasını bekleyemezsiniz insanların 4 beş çocuk yapmasını da bekleyemezsiniz sayın Cumhurbaşkanı...".

  • Genç Nüfusun Kaçışı: Daha tehlikeli bir sorun olarak, mevcut genç nüfusun bile yurt dışına kaçmaya çalıştığı belirtilmekte; Cumhurbaşkanı'nın daha çok çocuk yapılmasını istemek yerine, mevcut genç nüfusun kaçmaması için önlemler alması gerektiği vurgulanmaktadır.

4. Sektörel Zorluklar ve Güvenli Limanlara Yönelim

  • Otomotiv Sektöründeki Baskı: İthal otolara ödenen fatura 20.9 milyar dolara çıkmıştır. Yerli oto TOGG ve Türkiye’de üretilen diğer yerli araçlar, Çin firmalarının (örneğin BYD) daha düşük fiyatlarla piyasaya girmesi nedeniyle satılamaz hale gelmiş, hatta TOGG’un kendi pazarını kaybetme noktasına geldiği belirtilmiştir.
  • Lira Bazlı Birikim Riski: Kaynaklarda, kurun ve enflasyonun gerçek değerinin çok daha yüksek olduğu göz önüne alındığında, Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) gibi uzun vadeli lira bazlı tasarrufların, getirilerine rağmen reel değerini koruyamama riski taşıdığı ima edilmektedir. Yatırımcılar, zorunlu olarak altın ve döviz endeksli ürünlere yönelmeye devam etmektedir.

Özet

Türkiye ekonomisi, Selçuk Geçer’in yorumladığı şekliyle, şirket batışları, yüksek dış açıklar, baskılanmış döviz kuru ve halkın artan fakirleşmesi gibi ciddi yapısal sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sürdürülemez dengenin bozulması, özellikle gram altın fiyatında görülecek anlık ve çok sert fiyat sıçramaları gibi sonuçları beraberinde getirme potansiyeli taşımaktadır.


Tunç Şatıroğlu: Altın ve Gümüşte 'Dipten Alma' Yanılgısı ve Borsada Bekleyen Büyük Belirsizlik



Analist Uyarısı: Altın ve Gümüşte 'Dipten Alma' Yanılgısı ve Borsada Bekleyen Büyük Belirsizlik

Piyasalarda birçoğumuzun yaşadığı o tanıdık ikilem var, değil mi? Fiyatlar düşerken 'acaba şimdi alsam mı?' diye tereddüt etmek, sonra yükselmeye başladığında 'fırsatı kaçırdım' endişesiyle yanlış zamanda pozisyon almak... Bu duygusal dalgalanmalar, genellikle bizi rasyonel disiplinden uzaklaştırır. Peki ya işin uzmanları, bu duygusal kararlara karşı çıkan, son derece mekanik ve şaşırtıcı derecede katı bir yaklaşım öneriyorsa?

Finans dünyasının yakından takip ettiği isimlerden Tunç Şatıroğlu, son değerlendirmelerinde, geleneksel alım-satım mantığını zorlayan, kesin kurallara dayalı çarpıcı uyarılarda bulunuyor. Sunduğu veriler, yatırımcının kar/zarar yönetiminde ne kadar acımasız ve disiplinli olması gerektiğini net bir şekilde ortaya koyuyor. İşte piyasalara dair en şaşırtıcı ve etkili beş çıkarımımız, bir yatırımcı olarak bakış açınızı değiştirecek türden.


Altın: Tepeden Almak Dibe Atlamaktan Daha Güvenli

Altın, tepki yükselişleri gösterse de, yatırımcılar için en çarpıcı uyarı alım noktası disiplini konusunda geliyor. Analistlerin bakış açısına göre, piyasaların dibini tahmin etmeye çalışmak, disiplinli bir stratejinin önünde duran en büyük engeldir.

Tunç Şatıroğlu, dipten alım yapmamanın nedenini şu sözlerle açıklıyor:

"Çünkü o dipten daha aşağı gitmeyeceğinin bir teyidi yok. ve kritik dirençler geçilmeden de tekrar yükseliş trendine geri döndüğünü o dipteyken bilmeye imkan yok."

Buradaki karşı sezgisel çıkarım şudur: Altın almak istiyorsanız, fiyatın düşmesini değil, kritik direnç seviyelerinin (örneğin 4175) kırıldığını görmeyi beklemelisiniz. Eğer fiyat düşüşe devam eder ve 4088 seviyesinin altında bir saat kalırsa, bu tepki yükselişinin bittiği ve satış yapılması gerektiği anlamına gelir. Bu, fırsatı kaçırma korkusuyla hareket eden yatırımcılar için önemli bir eleştiridir; disiplin, erken kazanma arzusundan daha değerlidir.

Gümüş: Karşınızdaki En Kötü Senaryo: Kârdan Zarar Etmek

Gümüş piyasalarında da Altın ile paralellik gösteren sert bir disiplin çağrısı mevcut. Eğer Gümüş için bir yükseliş beklentisi varsa, strateji yine belirli fiyat seviyelerine sıkı sıkıya bağlı kalmayı gerektirir.

Gümüş için kritik satış noktası 4980'in aşağı kırılması. Ancak yatırımcının uyması gereken asıl kural, "zarar kes" (stop-loss) mekanizmasının önemidir. Eğer analist "satın" diyorsa, al-sat yapmayıp bekleyen bir yatırımcı için gelebilecek en kötü şey, pozisyonu kapattıktan sonra fiyatın %2.5 kadar yukarıdan tekrar alma zorunluluğu doğmasıdır.

Bu, genellikle zarar kesmekten çekinen yatırımcılara yönelik güçlü bir eleştiridir. Tunç Şatıroğlu, zarar kes yapmamanın daha büyük kayıplara yol açabileceğini vurgulayarak, kârdan zarar etmenin (yani daha yüksekten almanın) bile risksiz kalmaktan daha iyi bir sonuç olduğunu düşündürüyor.

Amerikan Borsası: Siyasi Belirsizlik Büyümeyi Dizginliyor

Amerika piyasaları genellikle güçlü bir yükseliş trendi içindeyken, son dönemdeki görünüm bu durumu parçalı hale getiriyor. Dow Jones endeksi yükselişini sürdürürken, S&P 500 ve NASDAQ'ta yatay hareketler veya bir miktar satış baskısı gözlemleniyor.

Buradaki çarpıcı içgörü, bu dengesizliğin ekonomik verilere değil, siyasi belirsizliğe bağlı olmasıdır. Kaynaklara göre, Temsilciler Meclisinden geçecek bir oylamanın zamanlaması ve sonucu konusundaki belirsizlik devam ediyor.

Bu durum, borsanın temel ekonomik göstergelerden ziyade, Washington'daki siyasi düğümler tarafından ne kadar kolayca frenlenebileceğini gösteriyor. Piyasa, bu siyasi sorunun çözülmesini beklemeden yukarı doğru ivmelenemeyecek gibi görünüyor. Bu, küresel piyasaları takip eden yatırımcılar için, bazen en teknik analizin bile politik risk karşısında geri planda kaldığının etkili bir hatırlatıcısıdır.



Türkiye Borsası (BIST): Yeni Alım Tavsiyesi YOK

Borsa İstanbul'da da yatırımcıları beklemeye yönelten önemli sinyaller bulunuyor. Pazartesi günü itibarıyla, 2 saatlik grafiklerdeki göstergeler sata dönmüş durumda.

Bu, yeni alım yapmayı düşünenler için net bir dur işareti. Yeni alım önermesinin temelinde, sadece teknik göstergeler değil, aynı zamanda Türkiye'deki siyasi ve ekonomik ortamdaki "Büyük Turplar Belirsizliği"nin devam etmesi yatıyor.

Tunç Şatıroğlu, mevcut koşullar altında tekrar yükseliş olsa dahi, ancak göstergeler alıma döndüğünde tavsiye verilebileceğini belirtiyor. Bu, piyasadaki genel durumun, belirsizlikler nedeniyle geçici yükselişlere rağmen, temkinli bir duruş gerektirdiğini gösteren güçlü bir kritiktir.

Sonuç

İster altın, ister borsa olsun, Tunç Şatıroğlu'nun analizlerinden çıkan en güçlü sonuç, yatırımın duygusal bir kumar değil, mekanik bir disiplin işi olduğudur. Dipten almayı kaçırma korkusu ya da biraz kârdan vazgeçme endişesi, yatırımcının kararlarını bulandırmamalıdır.

Fırsatlar her zaman geri gelir, ancak sermayeyi koruma disiplini, zarar kesmek pahasına bile olsa, bir yatırımcının en değerli varlığıdır. Piyasalar belirsizliğini korurken, bize düşen, fiyatların bize ne zaman 'al' veya 'sat' dediğini gösteren kritik seviyeleri sabırla beklemektir.

12 Kasım 2025

KRİTİK UYARI! Altın ve Gümüş Neden Durdurulamıyor? Tunç Şatıroğlu: BIST'i ve Nasdaq'ı Şaşırtan 5 İnanılmaz Piyasa Gerçeği!


Piyasalar Analisti Şaşkın: Altın ve Gümüş Neden Beklentilere Rağmen Koşuyor? İşte En Şaşırtıcı 5 Çıkarım

Finans piyasaları, tahminlerimizin doğru çıktığı zamanlar kadar, bizi yanılttığı anlarla da doludur. Hükümet anlaşmaları, faiz kararları veya küresel gerilimler... Tüm bu karmaşık denklemde bir analistin en dürüst ve çarpıcı tespiti ne olabilir? Belki de piyasanın, beklenen mantık setini tamamen reddettiğini kabul etmesidir.

Popüler analist Tunç Şatıroğlu’nun son yayınlarında ele aldığı güncel piyasa değerlendirmeleri, sadece fiyat hareketlerini değil, aynı zamanda finansal sorumluluk ve analiz sanatının sınırlarını da sorgulamamızı gerektiren derin içgörüler sunuyor. Bu hafta, klasik korelasyonları altüst eden, bizi şaşırtan ve yatırım yaklaşımımızı yeniden düşünmeye zorlayan en etkili çıkarımları sizler için derledik.

Peki, Tunç Şatıroğlu - YouTube son videosunda belirtilen bu beklenmedik hareketler ne anlama geliyor? İşte analistin kendi beklentilerinin bile ötesine geçen piyasa olaylarına dair kritik bakış açısı:

Altın: Beklenen Derin Düşüş Gelmeyince Analiz Değişmek Zorunda Kaldı

Altın, son dönemde yaşanan hareketlerle analistlerin beklediği klasik düşüş senaryolarını boşa çıkardı. Tunç Şatıroğlu, daha önce altının 3700 seviyesine kadar derin bir düşüş yapmasını beklediğini belirtmişti. Ancak altın, hareketli ortalamalara kadar bir tepki yükselişi gösterdi ve hatta bu yükseliş beklentisi birkaç günden bir haftaya yayıldı.

Bu durumun şaşırtıcı yanı, fiyattaki bu tepki yükselişinin artık “tepki” olmaktan çıkma potansiyeli taşımasıdır. Eğer altın daha da yükselmeye devam ederse, analistin 3700 beklentisi geçersiz hale geliyor. Bu noktada, analistin dürüstçe ortaya koyduğu gibi, piyasa yapıcıları tarafından belirlenen fiyat hareketleri, mantıklı görünen analizleri desteklemediğinde, yatırımcıların ve hatta uzmanların yanıldığını kabul etmesi gerekebilir.

“Bir noktadan sonra da eee yanıldığımızı kabul edip yeniden alım yapmalıyız. Yani 3900'e kadar geldi. Benim beklentim 3700'e kadar gelmesi şeklindeydi.”

Bu içgörü, yatırımcılar için bir ders niteliğinde: Piyasa, inatçı beklentilerinizi umursamaz.


Gümüş: Amerikan Haberlerine En Aşırı Pozitif Tepki Veren Varlık

Gümüş piyasası, bu analizdeki en sezgiye aykırı hareketlerden birini sergiledi. Normalde altın aşağı döndüğünde gümüşün de onu takip etmesi beklenirken, gümüş, ABD federal hükümetinin kapanmasıyla ilgili anlaşma haberine en pozitif tepkiyi veren varlık oldu.

Bu tepki, yalnızca altın tepkisinden değil, aynı zamanda ABD borsalarından (Nasdaq ve S&P 500) gelen tepkiden de çok daha güçlüydü. Bu durum, analist için bile anlamsız geliyor. Gümüş, küresel olarak alınıp satılan bir emtia olmasına rağmen, ABD piyasasıyla Nazdak’tan daha az doğrudan ilişki kurması beklenir. Bu kadar güçlü bir pozitif reaksiyonun mantığı, spekülatif bir hareket olma ihtimalini gündeme getiriyor.

Bu, finansal haberlerin bazı varlıklar üzerinde neden beklenmedik derecede büyük bir etki yarattığını anlamak açısından kritik bir noktadır. Tunç Şatıroğlu Altın Yorumu Son Dakika değerlendirmesinde bile, gümüşün bu kadar keskin yükselişine mantık çerçevesinde açıklama getirmekte zorlanıldığını görüyoruz.

Amerikan Borsası: Piyasalar Haberleri Farklı Yorumluyor

ABD'de federal hükümetin kapanması tehlikesinin anlaşmayla (öteleme şeklinde de olsa) geçiştirilmesi, normalde tüm piyasa için pozitif olması gereken bir gelişmeydi. Ancak piyasaların tepkisi şaşırtıcı derecede farklı oldu.

Dow Jones çok pozitif tepki verdi ve yeni bir rekor seviyesine doğru ilerlerken, S&P 500 ve Nasdaq neredeyse tepkisiz kaldı; yatay bir durumda seyrettiler.

Bu farklılık, yatırımcıların sadece “iyi haber” veya “kötü haber” kategorilerine odaklanmaması gerektiğini gösteriyor. Piyasalar, haberin farklı sektörler ve endeksler için taşıdığı anlık ağırlığı ayrı ayrı değerlendiriyor. Örneğin, kripto para piyasasının dinamikleri, Nazdak'ın dinamiklerinden bağımsız hareket edebilir. Hatta kripto üzerinde pozitif etki görülürken, S&P 500 ve Nasdaq üzerinde fazla bir etki olmaması analist tarafından “çok anlam verilemeyen” bir durum olarak nitelendirilmiştir.

Türkiye Borsası (BIST): ABD Gelişmeleriyle Alakasızlık

En önemli ve net çıkarımlardan biri, Türk yatırımcılar için geldi: Borsa İstanbul'un (BIST), ABD federal hükümetinin kapanıp kapanmaması gibi gelişmelerle hiçbir alakası yok.

Bu, sıkça sorulan bir sorunun kesin cevabıydı. Her ne kadar yatırımcılar, küresel pozitif gelişmelerin BIST'i de yukarı çekeceğini umut etse de, göstergeler tamamen yerel dinamiklere işaret ediyor. Tunç Şatıroğlu açıkça, dünkü gelişmelerden sonra göstergelerin “sata döndüğünü” ve bu nedenle yeni alım önermediğini belirtti.

Bu, yatırımcıların kendi yerel piyasalarını değerlendirirken, küresel manşetlerin otomatik bir pozitif etki yaratacağı yanılsamasından kaçınmaları gerektiğini gösteren önemli bir eleştiridir.

Yatırımın En Önemli Dersi: Kendi Kararını Kendin Ver

Belki de bu analiz serisindeki en etkili ve kalıcı çıkarım, piyasa hareketlerinden ziyade, yatırımcının sorumluluğu üzerinedir. Analist, bir öğrencisi (artık bir meslektaşı olarak nitelendirilebilecek) olan Hakan Ergin’in kendisine verdiği önemli bir dersi aktarıyor:

“Bırak herkes kendi kararını kendi versin. Şimdi alayım mı? Şimdi satayım mı diye sana soranlar bir sorumluluk almak istemeyenler.”

Hakan Ergin'in bu felsefesi, analistin yanıldığı bir durumda bile sorumluluğun analiste yüklenmesini engellemeyi amaçlar. Analizler yol göstermelidir, ancak fiyatlar analizi desteklemediğinde (şu anda olduğu gibi), son kararı verecek ve riskini yönetecek olan kişi yatırımcının kendisidir.

Bu, finansal yayın platformları için temiz estetiğin ötesine geçen bir içgörüdür: Analist, Tunç Şatıroğlu - YouTube kanalında bile olsa, sadece bir rehberdir; risk yönetiminin sorumluluğu her zaman bireye aittir.

Son Söz: Piyasalar, Tıpkı Bir Akıntı Gibi

Piyasalar, güçlü analist beklentilerini bile hiçe sayarak aniden yön değiştirebilen, öngörülemez bir akıntıya benzer. Analist Tunç Şatıroğlu’nun da deneyimlediği gibi, “mantıklı” görünen tahminler olsa bile, fiyat akışı sizi desteklemediğinde, rotayı değiştirmeye hazır olmalısınız. Gümüş'ün beklenmedik sıçrayışı veya altının inatçı yükselişi, bize finansal analizde esnekliğin ve en önemlisi, Hakan Ergin'in dediği gibi, kişisel sorumluluğun ne kadar hayati olduğunu hatırlatıyor. Analizleriniz ne kadar güçlü olursa olsun, piyasaların ne söyleyeceğini daima dinleyin.

11 Kasım 2025

Altın: Düşüşler İhlalden İbaret, Hedef 5.000 TL

Yıl Sonu Sürprizi: Altın Neden 5000'e Koşarken, Amerikan Borsaları Satış Fırsatı Sayılıyor?

Yıl sonu yaklaştığında yatırımcıların aklında hep aynı soru belirir: Noel Baba Rallisi (Santa Rally) bu yıl da gelecek mi? Tatil öncesi dönemde kurumların ve trader’ların primlerini maksimize etmek için piyasaları yukarı taşıyacağı inancı, her yıl piyasada benzer bir heyecan yaratır. Ancak Artunç Kocabalkan ve Fikret Önder’in analizleri, bu iyimser tabloyu tersine çevirecek kadar cesur ve çarpıcı.

Piyasaların tek yönlü beklentiye kapıldığı dönemlerde, en büyük hareketler genellikle tam tersi yönde gerçekleşir. Bu yayınlarda öne çıkan beş kritik çıkarım, yıl sonuna girerken yatırımcılar için ezber bozan ipuçları sunuyor.

Altın: Düşüşler İhlalden İbaret, Hedef 5.000 TL

Genellikle borsalar yükselirken altın geride kalır. Fakat bu kez tablo farklı. Artunç Kocabalkan, altın grafiklerinde güçlü bir yükseliş formasyonu görüyor. Altının “çanak formasyonu”nu tamamlayarak 5.000 TL seviyesine doğru hareket etmesini bekliyor. 3.950-3.960 TL bandına kadar olan düşüşlerin “ihlâl” olarak kalacağını, ardından yeniden yükselişin başlayacağını vurguluyor.

“Biz dedik ki 3950-60 altına düşüşler ihlal olarak kalır, altın yükselir... altın yükseliyor.” — Artunç Kocabalkan

Bu analiz, altının sadece güvenli liman değil, aynı zamanda güçlü bir büyüme potansiyeline sahip bir yatırım aracı olarak konumunu koruduğunu gösteriyor.

Gümüş: Sanayi Metali Olarak Sınırlı Hareket Beklentisi

Gümüş, genellikle altının küçük kardeşi olarak görülür; ancak bu defa yorumlar daha temkinli. Kocabalkan, gümüşe olan ilginin sınırlı kaldığını ve onu esasen endüstriyel bir metal olarak değerlendirdiğini belirtiyor. Bu nedenle gümüşteki hareketin, altın kadar güçlü olmayabileceğini düşünüyor.

Yüksek volatilite nedeniyle gümüşte teknik analiz büyük önem taşıyor. Bu bağlamda yatırımcıların, Cem Alpay’ın hazırladığı gümüş raporlarını yakından takip etmesi öneriliyor.

Amerikan Borsaları: Her Yükseliş Bir Satış Fırsatı

ABD borsalarında yaşanan yükseliş, birçok yatırımcı için umut verse de Kocabalkan için bu hareket, bir satış fırsatı. S&P ve Nasdaq’taki yükselişlerin “mini rahatlama rallisi” olduğunu, ancak bunun uzun sürmeyeceğini savunuyor. Ona göre piyasada “ikili tepe” formasyonu oluşmak üzere ve bu, yeni bir satış dalgasının habercisi olabilir.

“Ben Amerikan borsalarında ve Bitcoin’de yükselişi satış fırsatı olarak görürüm... oradan satıp short pozisyona geçerim.” — Artunç Kocabalkan

Bu yaklaşım, klasik “düşüş alış fırsatıdır” anlayışının tam tersine, “yükseliş satış fırsatıdır” stratejisini öne çıkarıyor. Kocabalkan, yatırımcıların stop-loss mekanizmalarını daraltarak olası satış dalgasına karşı temkinli olmaları gerektiğini vurguluyor.

Borsa İstanbul: Sistemik Riskler ve Kurumsal Güven Krizi

Borsa İstanbul’da yıl sonu görünümü karmaşık. Murat Raşit Arslanoğlu, likit hisselerde hareketlenme beklerken, Haydar Acun ve Artunç Kocabalkan, piyasanın yapısal zayıflıklarına dikkat çekiyor. Özellikle halka arzlarda yaşanan sorunlar, yanlış fiyatlamalar ve SPK’nın pasif tutumu, ciddi eleştirilere neden oluyor.

Kocabalkan, Borsa İstanbul’un “ayıplı ürünleri rafına koyan bir market” gibi davrandığını söyleyerek sert bir çıkış yapıyor. Bu durumun yatırımcı güvenini sarstığını ve sistemik risk oluşturduğunu belirtiyor.

“Adalet mülkün temelidir, bodrum katı değildir.” — Artunç Kocabalkan

Bu söz, piyasalardaki sorunların sadece fiyat hareketleriyle değil, sistemin adalet mekanizmasıyla da ilgili olduğunu çarpıcı biçimde özetliyor.

BES ve Uzun Vadeli Güven: Finansal Sistemin Temeli

Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) gibi uzun vadeli yatırım araçlarının başarısı, sisteme duyulan güvene bağlıdır. Eğer piyasa düzenleyicileri, yatırımcıyı koruma görevini yerine getirmezse, bu güven zedelenir. Murat Arın’ın teknik analizleri kadar, şeffaflık ve adalet ilkeleri de piyasaların sürdürülebilirliği için kritik öneme sahiptir.

Kocabalkan ve Acun’un vurguladığı bu noktalar, finansal sistemdeki güven eksikliğinin sadece kısa vadeli trade’leri değil, Türkiye’nin uzun vadeli tasarruf kültürünü de tehlikeye attığını gösteriyor.

Sonuç: İki Taraflı Kırılma ve Güven Krizi

Piyasalar şu anda klasik bir “Santa Rallisi” havasından çok, her iki yöne de kırılabilecek sıkışık bir dönemde. Fikret Önder’in uzun vadeli 2026 portföy stratejileri umut verse de, kısa vadede Kocabalkan’ın temkinli yaklaşımı dikkat çekiyor.

Türkiye’de ise tablo daha derin: Piyasalar teknik olarak yön bulabilir, ancak SPK ve Borsa İstanbul görevini layıkıyla yapmadıkça, yatırımcıların piyasaya ve hatta sisteme olan güveni yeniden tesis edilemez. Çünkü bir piyasa, yalnızca fiyatı değil; aynı zamanda adaleti de ölçer.

03 Kasım 2025

Altın ve Gümüş Uçuşa Geçerken Borsalarda Yön Nereye?

Uzmanlar Çarpıştı: Altın Zirvedeyken Satılır mı, Borsa Bu Rüzgarla Uçar mı?

Ekonomik Gürültüde Yol Bulma Rehberi

Bir yanda resmi enflasyon verileri ve politika açıklamaları, diğer yanda piyasa uzmanlarının birbiriyle çelişen yorumları... Yatırımcı olarak bu bilgi karmaşasında yönünüzü bulmakta zorlanmanız oldukça doğal. Bir uzman “al” derken diğeri “sat” diyor, resmi rakamlar cebinizdeki gerçeği yansıtmıyor gibi görünüyor. Bu yazı, ekonomik gürültüyü sadeleştirip öne çıkan uzman görüşlerini bir araya getirerek size daha net bir bakış açısı sunmayı amaçlıyor.

Altın: Güvenli Liman mı, Fırsat Tuzağı mı?

Altın fiyatları rekor seviyelerde gezinirken, uzmanlar ikiye bölünmüş durumda. Bir taraf jeopolitik riskler ve merkez bankası alımlarıyla yeni zirveler beklerken, diğer taraf temkinli olunması gerektiğini savunuyor.

Yükseliş Bekleyenler Cephesi: Sadık Kaya, Selçuk Geçer ve Artunç Kocabalkan gibi isimler, altının uzun vadede yükseliş trendini koruyacağını söylüyor. Kaya, Putin ve Trump gibi liderlerin belirsizliği artırdığını, Kocabalkan ise merkez bankalarının alımlarının altını desteklediğini belirtiyor. Selçuk Geçer ise ons altın için 5000–5500 dolar bandını hedef gösteriyor.

Temkinli Yaklaşanlar: Tunç Şatıroğlu ve İslam Memiş, kısa vadeli düzeltmelere dikkat çekiyor. Şatıroğlu, bu haftanın “satış fırsatı” olabileceğini söylerken; Memiş, 3800 dolar seviyesine olası bir geri çekilme konusunda uyarıyor. Sadık Kaya ise “Elinizdeki altının üçte birini realize edebilirsiniz” diyerek dengeli bir strateji öneriyor.

Gümüş: Sessiz Fırsat mı, Tehlikeli Dalga mı?

Altının gölgesinde kalan gümüş, yüksek potansiyeliyle öne çıkıyor. Selçuk Geçer, gümüşte %100’e varan bir yükseliş alanı görüyor. Ancak Tunç Şatıroğlu, gümüşün yüksek volatilitesine dikkat çekerek yatırımcıları “sabır ve disiplin” konusunda uyarıyor.

Amerikan Borsaları: Endişe Duvarına Tırmanış

Amerikan borsaları, felaket senaryolarına rağmen yükselmeye devam ediyor. Tunç Şatıroğlu bu durumu “endişe duvarına tırmanma” olarak tanımlıyor — yani herkes düşüş beklerken piyasalar tam tersine güçleniyor. Barış Soydan ve Selçuk Geçer, teknoloji şirketlerinin güçlü bilançolarının bu yükselişi desteklediğini belirtiyor.

Şatıroğlu’nun dikkat çekici sorusuysa şu: “Gerçek servet nerede?” Cevabı net — 2009 krizinden bu yana Nasdaq’ın %1600 getiri sağlaması, uzun vadeli yatırımın gücünü gösteriyor.

Türkiye Borsası: Faiz İndirimi Umudu ve Görünmeyen Riskler

Borsa İstanbul, son dönemde açıklanan düşük enflasyon verileriyle pozitif bir havaya girdi. Ancak uzmanlar temkinli. Emre Şirin ve Barış Soydan, bu iyimserliğin Merkez Bankası’ndan faiz indirimi beklentisinden kaynaklandığını söylüyor.

Tunç Şatıroğlu, siyasi belirsizliklerin borsada “görünmeyen risk” oluşturduğunu belirtirken, Barış Soydan da yükselişin kalıcılığından şüpheli. Remzi Özdemir ise bazı serbest fonların manipülasyon riski taşıdığına dikkat çekiyor.

Maaşlardan Kesilecek %3: Yeni Emeklilik Modeli

Remzi Özdemir, “Tamamlayıcı Emeklilik Sigortası” sisteminin çalışanların maaşından %3 kesinti anlamına geldiğini belirtiyor. Bu kesintinin sadece bir emeklilik fonu değil, aynı zamanda devletin enflasyonla mücadele ve tasarruf artırma stratejisinin parçası olduğunu söylüyor. Atilla Yeşilada ise sistemin “kaynağı nereden gelecek?” sorusuna odaklanarak olası riskleri gündeme taşıyor.

Son Söz: Belirsizlikte Dengede Kalmak

TÜİK verileri ile halkın yaşadığı gerçek enflasyon arasındaki fark, ekonomik belirsizliği derinleştiriyor. Ancak uzmanların hemfikir olduğu tek konu şu: Çeşitlilik şart. Portföyünüzü tek bir varlığa bağlamak yerine, altın, borsa, döviz ve sabit getirili araçları dengeleyerek bu dalgalı dönemde ayakta kalabilirsiniz.

Unutmayın, yatırım bir sprint değil, uzun bir maratondur. Sabır, bilgi ve strateji bir araya geldiğinde en sert fırtınalarda bile rotanızı koruyabilirsiniz.

30 Ekim 2025

Altın, Borsa ve Yatırımda Sırada Ne Var?

Uzmanlar İkiye Bölündü: Altın, Borsa ve Yatırımda Sırada Ne Var?

Giriş: Yatırımcı İkilemi

Bir yanda “altın alın” diyenler, diğer yanda “borsa rekor kıracak” uyarıları... Peki bu karmaşık piyasada kime inanmalı, ne yapmalı? Finans dünyasından gelen çelişkili haberler ve uzman görüşleri, pek çok yatırımcıyı bir belirsizlik denizinde bırakıyor. Bu yazı, gürültüyü keserek Cihat E. Çiçek, Artunç Kocabalkan, Selçuk Geçer, Barış Soydan ve Emre Şirin gibi önde gelen yorumcuların temel görüşlerini sentezleyerek ve analiz ederek net bir tablo sunmayı amaçlıyor.

1. Altın: Düzeltme Bitti mi, Yoksa Tehlike Çanları mı Çalıyor?

Yorumcular, altının hızlı yükseliş sonrası sağlıklı bir düzeltme sürecinden geçtiği konusunda hemfikir. Ons altın 3.900 dolar seviyelerine kadar gerilese de güçlü alım desteğiyle toparlandı. Selçuk Geçer bu düşüşü sağlıklı bir “kar satışı” olarak değerlendirirken, Tunç Şatıroğlu daha temkinli davranarak “satmak için geç, almak için erken” diyor. Artunç Kocabalkan ise altının bir süre dar bir bantta işlem görebileceğini belirtiyor.

Merkez bankalarının alım yönlü pozisyonları dikkat çekici. Barış Soydan ve Selçuk Geçer, TCMB dahil olmak üzere dünya genelindeki merkez bankalarının güçlü alımlarını sürdüğünü vurguluyor. Cihat E. Çiçek ise Hindistan’ın rezervlerini ülke içine taşımasını “akıllı paranın güvenli limana yönelmesi” olarak yorumluyor. Artunç Kocabalkan’ın sözleri bu süreci özetliyor: “Fast money şu anda altından uzak duruyor ama akıllı para, merkez bankaları aracılığıyla altında kalıyor.”

Kısacası altın, kısa vadede dalgalı bir seyir izlese de, uzun vadede merkez bankalarının desteğiyle güçlü bir zemin bulmaya devam ediyor.

2. Gümüş: Altının Gölgesinde Saklı Bir Fırsat mı?

Gümüş, fiyat hareketlerinde altını yakından takip ediyor. Cihat E. Çiçek ve Barış Soydan, fiyatın 48 dolar civarında dengelendiğini belirtiyor. Selçuk Geçer ise uzun vadede 140 dolarlık bir hedef öngörerek dikkat çekici bir tahminde bulunuyor. Gümüş, altına göre daha az konuşulsa da bazı uzmanlara göre uzun vadede daha yüksek bir getiri potansiyeline sahip.

3. Amerikan Borsaları: Teknoloji Balonu Patlamak Üzere mi?

ABD borsalarındaki yükselişin ana motoru teknoloji sektörü. Nvidia ve Apple gibi devlerin piyasa değerleri rekor seviyelere ulaşmış durumda. Selçuk Geçer bu şirketlerin yapay zeka odaklı büyümesinin süreceğini öngörürken, Cihat E. Çiçek bu rallinin “balon benzeri” bir yapı oluşturduğunu belirtiyor. Alphabet’in yalnızca %1 kâr artışına rağmen altı ayda %73 yükselmesi bu tespiti destekliyor.

Artunç Kocabalkan ve Barış Soydan, Meta’nın zayıf bilançosuna dikkat çekerek piyasanın genelinde bir aşırı değerlenme riski olduğunu vurguluyor. Ayrıca, tarihsel olarak Fed’in faiz indirimleri sonrasında resesyon ve %20-30’luk düşüşlerin yaşandığı hatırlatılıyor. Dolayısıyla uzmanlar, bu rallinin güçlü bir anlatıya dayansa da, temellerinin kırılgan olabileceği konusunda uyarıyor.

4. Borsa İstanbul: Yükseliş Beklentisi mi, Yeni Bir Tuzak mı?

Borsa İstanbul’da temkinli iyimserlik hakim. Emre Şirin, küçük yatırımcıyı eleyen bir “kasım rallisi” beklerken, Artunç Kocabalkan uzun vadeli tutma stratejisini savunuyor. Barış Soydan, 10.850 seviyesini destek, 11.000’i direnç olarak tanımlıyor. Tunç Şatıroğlu ise endeksin 11.000 seviyesini kararlı biçimde aşmadan yeni alımların riskli olabileceğini belirtiyor.

Uzmanların ortak görüşü, plansız ve kısa vadeli hareketlerin zarar getireceği yönünde. Sabır ve strateji, bu piyasanın en kritik unsurları olarak öne çıkıyor.

Sonuç: Gürültüyü Aşıp Strateji Kurmak

Piyasalarda kısa vadeli oynaklık ve uzun vadeli eğilimler arasındaki gerilim sürüyor. Altında hızlı paranın yarattığı volatilite, borsalarda teknoloji hisselerinin yüksek değerlemeleriyle çelişiyor. Uzmanların birleştiği temel tavsiye: günlük gürültüyü filtreleyip, uzun vadeli stratejiye sadık kalmak. Bu noktada yatırımcı, altın ve gümüşün “akıllı para” güvenliğine mi, yoksa teknoloji odaklı yüksek riskli getirilere mi yöneleceğine karar vermek zorunda. Seçim, portföyün geleceğini belirleyecek.

Piyasaların Kafası Karışık: Düşen Altın, Uçan Borsalar ve Uzmanların Çarpışan Yorumları

Piyasaların Kafası Karışık: Düşen Altın, Uçan Borsalar ve Uzmanların Çarpışan Yorumları

Giriş: Yatırımcının Kafa Karışıklığı

Günümüz yatırımcısı, birbiriyle taban tabana zıt sinyallerin bombardımanı altında bir seyrüsefer kaosu yaşıyor. Bir yanda güvenli liman olarak bilinen altın, son yılların en sert düşüşlerinden birini yaşarken; okyanusun diğer tarafında ise boğalar sahneyi tamamen ele geçirmiş durumda ve Amerikan borsaları rekor üstüne rekor kırıyor. Piyasaların böylesine çelişkili sinyallerle dolu olduğu bir dönemde, önde gelen yorumcuların analizleri bizlere nasıl bir yol haritası sunabilir? Gelin, uzmanların yorumlarını bir araya getirerek bu karmaşık manzarayı aydınlatmaya çalışalım.

1. Altın: Panik Satışı mı, Yoksa Yüzyılın Alım Fırsatı mı?

Altın fiyatları, son dönemde yatırımcısını şaşırtan keskin bir düşüş yaşadı. İslam Memiş, ons altının sadece 1.5 haftalık bir süreçte yaklaşık 500 dolarlık bir değer kaybı yaşadığına dikkat çekerken, Barış Soydan ise yurt içinde gram altının 6.200 TL seviyelerinden 5.630 TL’ye kadar gerilediğini belirtiyor.

Peki bu sert düşüş ne anlama geliyor? İslam Memiş, yıl sonuna kadar devam edecek bir “manipülasyon piyasası” uyarısında bulunarak bu düşüşleri kısa vadeli bir “alım fırsatı” olarak değerlendiriyor. Buna karşılık Cihat E. Çiçek ve Selçuk Geçer gibi isimler ise durumu bir “çöküş” olarak görmüyor; bu hareketi %10’luk olağan bir düzeltme olarak yorumlayarak daha sakin bir bakış açısı sunuyorlar.

Türkiye özelinde tablo daha da karmaşık. Barış Soydan’a göre, gram altın fiyatı, ithalat kısıtlamaları ve arz darlığı nedeniyle dünya fiyatlarına göre kilogram başına yaklaşık 69.900 dolar primli. Cihat E. Çiçek bunu şöyle özetliyor: “Üstelik 6.000 dolar diğer dış dünya ülkelere göre primli alıyorsunuz. Alıyoruz abi. Güvenmiyoruz. Başka hiçbir şeye güvenmiyoruz.”

2. Gümüş: Altının Gölgesinde Sabır Testi

Gümüş de altınla benzer bir düşüş trendi izleyerek yatırımcısının sabrını test ediyor. Bu noktada, piyasadaki dalgalanmalara karşı panik yapmak yerine planlı hareket etmenin önemi öne çıkıyor. İslam Memiş’in gümüş için belirlediği kademeli alım planı, bu stratejiye somut bir örnek teşkil ediyor: portföyünün %50’sini 49 dolarda, %25’ini 47 dolarda, kalanını ise 45 dolarda almayı planlaması.

Barış Soydan’a göre gümüş, son bir yılda yatırımcısına %66 kazandırdı. Bu veri, sabırlı yatırımcının uzun vadede kazançlı çıkabileceğini ortaya koyuyor.

3. Amerikan Borsaları: Rekorlar Partisi mi, Tehlikeli Bir Anomali mi?

Tunç Şatıroğlu ve Barış Soydan, Amerikan borsalarının rekor seviyelere ulaştığını vurguluyor. Ancak Cihat E. Çiçek, bu yükselişin sağlıksız olduğunu düşünüyor: S&P 500 endeksi rekor kırarken, 500 şirketin 400’ü günü ekside kapatıyor. Bu, yükselişin yalnızca birkaç mega teknoloji şirketi (Nvidia, Apple, Microsoft) tarafından taşındığını gösteriyor.

Barış Soydan, Citi analisti Scott Kronert’in görüşüne atıfla, bugünkü rallinin 90’lardaki internet balonundan farklı olduğunu savunuyor. Çünkü bu kez şirketler gerçekten kâr ediyor. Ancak ralli dar bir kesime sıkışmış durumda; bu da piyasada kırılgan bir yapı yaratıyor.

4. Borsa İstanbul: Ucuzluk ve Siyasetin Kıskacı

Borsa İstanbul’da tablo hem umut verici hem riskli. Fiyatlar ucuz, ancak siyaset ekonomiden daha güçlü bir etki yaratıyor. Murat Muratoğlu’nun ifadesiyle: “Piyasalar siyasetin esiri... Bugün kim tutuklanıyor? Hangi şirkete kayyum atanıyor?”

İslam Memiş kısa vadede teknik hedeflerle 11.800 puanı beklerken, Cihat E. Çiçek gibi isimler uzun vadeli değer fırsatına odaklanıyor. 2027-2028’e kadar fon alımlarına devam eden bu grup, siyaset kaynaklı dalgalanmaları alım fırsatı olarak görüyor.

Sonuç: Gürültüyü Değil, Sinyali Dinlemek

Piyasalar, kısa vadeli siyasi gürültü ve uzun vadeli ekonomik gerçekler arasında sıkışmış durumda. Altın düşerken Amerikan borsalarının rekor kırması kafa karıştırsa da, uzmanlar derin dinamiklere işaret ediyor. Bu piyasada kazananlar, günlük gürültüyü susturup uzun vadeli sinyalleri dinleyebilenler olacak.

29 Ekim 2025

Fed Faiz Kararı Açıklandı: Kredi Kartı ve Krediler Nasıl Etkilenecek?

Fed Faiz İndirdi: Peki Cüzdanınız Bunu Hissedecek mi? Uzmanların Gözden Kaçan 3 Uyarısı

Giriş: Beklentiler ve Gerçekler

Merkez Bankası faiz indirdiğinde hepimiz biraz rahatlarız, değil mi? Kredi kartı borçlarımızın azalacağını, belki yeni bir araba almanın kolaylaşacağını düşünürüz. Peki ya bu sefer durum farklıysa?

Amerikan Merkez Bankası (Fed), beklentiler doğrultusunda faiz oranlarını çeyrek puan düşürerek gösterge faiz oranını %3,75 ila %4 aralığına çekti. Ancak bu karar, manşetlerde göründüğünden çok daha karmaşık bir arka plana sahip. Bu yazıda, CBS News para piyasaları muhabiri Kelly O'Grady'nin analizleri ışığında, bu kararın manşetlerin ötesindeki gerçek etkilerini ve çoğu kişinin gözden kaçırdığı şaşırtıcı detayları ele alacağız.

1. Gözleri Bağlı Bir Karar: Fed'in Veri İkilemi

Bu kararın en dikkat çekici yönü, alındığı koşullardır: Fed, hükümetin kapanması nedeniyle geleneksel istihdam raporu gibi en kritik ekonomik verilerden yoksun olmasına rağmen, elindeki bir başka kritik veriyle zorlu bir denge kurmak zorundaydı.

CBS News muhabiri Kelly O'Grady'nin belirttiği gibi, Fed bu kez normalde güvendiği istihdam verilerine sahip değildi. Ancak tamamen de kör değildi. Kapanma sırasında yayımlanan tek geleneksel hükümet verisi olan ve enflasyonun %3'e yükseldiğini gösteren Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) raporuna sahiptiler. Bu durum, Fed'i alışılmadık bir pozisyona soktu. Kararlarını şu göstergelere dayandırmak zorunda kaldılar:

  • Özel sektör istihdam raporları (ADP raporu gibi)
  • Şirketlerin işten çıkarma verileri
  • Ve en önemlisi, tüketici duyarlılığı

Tüketici harcamalarının GSYİH'nın üçte ikisini oluşturduğu düşünüldüğünde, tüketici güveni hayati önem taşıyor. Ancak zayıf istihdam sinyallerini, inatçı bir enflasyon verisiyle tartmak zorunda kalmak, bu kararı "gözleri bağlı" bir adımdan çok, eldeki eksik parçalarla zorlu bir bulmacayı çözme çabasına dönüştürdü.

2. Tüketiciler İçin Hayal Kırıklığı: Neden Bu İndirim Size Yaramayacak?

Manşetler "faizler düştü" diye sevinse de, uzmanlar bu indirimin sizin cüzdanınız için neredeyse hiçbir anlam ifade etmediği konusunda uyarıyor.

Kelly O'Grady, bu durumu net bir şekilde ortaya koyuyor. Son beş yılda fiyatların ücretlerden kümülatif olarak daha fazla arttığı bir ortamda, zaten ekonomik yük altında ezilen insanlar için çeyrek puanlık bir indirim yetersiz kalıyor. Bu indirim, kredi kartı faizleri, taşıt kredileri ve değişken faizli konut kredileri gibi borçlanma maliyetlerine cüzi bir etki yapsa da, aylık bütçelerde hissedilir bir rahatlama yaratmaktan çok uzak.

"Çeyrek puanlık bir indirim, bu yükün altında ezilenlere pek yardımcı olmayacak."

Bu nokta, manşetlerdeki olumlu havanın, sıradan insanların cüzdanlarında yaşadığı ekonomik gerçeklikle nasıl çeliştiğini açıkça gösteriyor.

3. Asıl Kazananlar: Gözler Küçük İşletmelerde

Peki, bu faiz indiriminden gerçekten kim fayda sağlıyor? Cevap, bireysel tüketiciler değil, küçük işletmeler.

Kelly O'Grady'nin analizine göre, bu kararın en büyük faydasını görecek kesim, yatırım yapmak ve işlerini büyütmek için kredi maliyetlerinin düşmesini bekleyen küçük işletmeler olacak. Düşen faizler, onlar için yeni bir makine almak veya yeni personel istihdam etmek anlamına gelebilir.

Öte yandan, ev almak isteyenler için durum o kadar basit değil. Fed'in bu kararı, 30 yıllık sabit faizli konut kredisi oranlarına bire bir ve anında yansımıyor. Bu da, kararın makroekonomik (işletmeleri canlandırma) ve mikroekonomik (bireylere sınırlı fayda) etkileri arasındaki derin farkı ortaya koyuyor.

Sonuç: Manşetlerin Ötesine Bakmak

Fed'in son faiz kararı, bize üç önemli ders veriyor:

  1. Kararlar, zayıf istihdam verileri ve inatçı enflasyon gibi çelişkili ve eksik sinyallerle alınabilir; bu da belirsizliği artırır.
  2. Tüketiciler için olumlu gibi görünen bir haber, gerçekte onların hayatına dokunmayabilir.
  3. Ekonomik bir politikanın asıl kazananı, her zaman en çok konuşulan grup olmayabilir.

Bu nedenle, ekonomik haberleri okurken her zaman manşetlerin ardındaki "kimin için iyi?" ve "gerçekte ne anlama geliyor?" sorularını sormak kritik bir önem taşıyor. Fed Başkanı Jerome Powell'ın yapacağı basın toplantısı, bu zorlu koşullarda alınan kararın arkasındaki düşünce yapısını daha da aydınlatacak ve piyasalara geleceğe yönelik ipuçları verecektir.

Altın: "Manipülasyon Piyasası" Uyarısı ve Fırsat İkilemi



Uzmanlar İkiye Bölündü: Altın İçin Alım Zamanı Mı, Borsa İçin Tehlike Çanları Mı Çalıyor?

Giriş: Piyasaların Sisli Sularında Yön Bulmak

Yatırımcılar için pusulanın şaştığı, sisli bir dönemden geçiyoruz. Bir yanda rekor seviyelerden sert düzeltmelere geçen varlık fiyatları, diğer yanda ise birbirine zıt tavsiyeler veren uzman görüşleri kafa karışıklığını artırıyor. Bu bilgi bombardımanı arasında yatırımcıların yön bulması her zamankinden daha zor hale geldi. Bu yazının amacı, Türkiye'nin önde gelen ekonomi yorumcularının son analizlerinden en kritik ve şaşırtıcı içgörüleri sentezleyerek mevcut piyasa iklimine dair bir netlik sunmaktır. Peki, bu karmaşık tabloda yatırımcılar ne yapmalı?




1. Altın: "Manipülasyon Piyasası" Uyarısı ve Fırsat İkilemi

Düşüş Alım Fırsatı mı, Düzeltmenin Başı mı?

Ons altının son haftalarda yaşadığı keskin düşüş, uzmanların iki ana kampa ayrılmasına yol açtı: taktiksel alım fırsatı görenler ve temkinli bekleyişi savunanlar. İslam Memiş ve Cihat E. Çiçek gibi isimler bu geri çekilmeyi sağlıklı ve beklenen bir düzeltme olarak görüyor. Piyasa zamanlamasına odaklanan bir yaklaşımla İslam Memiş, mevcut durumu bir "manipülasyon piyasası" olarak tanımlarken, mevcut seviyelerin ABD Merkez Bankası (Fed) kararının tetiklemesi beklenen bir toparlanma öncesinde kısa vadeli bir alım fırsatı sunduğunu belirtiyor.

Bu görüşe karşın, daha temkinli ve trendi izleyen bir duruş sergileyen Tunç Şatıroğlu, yaşanabilecek olası bir yukarı yönlü tepkinin, daha önce satış yapmamış olanlar için bir "satış fırsatı" olacağını savunuyor. Kendisi, altının önümüzdeki üç ay boyunca yatay bir seyir izleyebileceği ("bir 3 ay oyalanabiliriz") uyarısında bulunuyor. Risk yönetimini teknik seviyelere dayandıran Artunç Kocabalkan ise ons altının ons başına 3.950 Dolar seviyesinde güçlü bir desteği olduğunu ve bu durumun aşağı yönlü riskleri sınırladığını ifade ediyor.

Türkiye'deki yatırımcılar için ise denkleme ek bir risk faktörü daha giriyor. Barış Soydan, ithalat kotaları ve üretim sorunları nedeniyle Türkiye'de fiziki gram altının dünya fiyatlarına kıyasla önemli bir primle satıldığına dikkat çekiyor.

Kısa vadeli dalgalanmaları göz ardı eden uzun vadeli yatırımcı felsefesini özetleyen Cihat E. Çiçek'in şu sözleri ise durumu net bir şekilde ortaya koyuyor:

"Bu dalgalanmadan rahatsız olan varsa, midesi kaldırmayan... koşup kuyumcudan götürüp bozdursunlar yani. Ama söylüyorum, bunlar olacak, daha da düşebilir. Düşmesi sağlıklı."

Dolayısıyla, Türk yatırımcısı için altın denklemi iki katmanlı bir hal alıyor: Küresel piyasalarda İslam Memiş'in öngördüğü Fed kaynaklı bir toparlanma gerçekleşse dahi, Barış Soydan'ın işaret ettiği yurt içi prim riski bu potansiyel kazancı eritebilecek bir yerel tehlike olarak masada duruyor.

2. Gümüş: Altının İzinde, Daha Sert Dalgalanmalarla

Yüksek Oynaklık, Yüksek Potansiyel mi?

Gümüş piyasasındaki genel kanı, altını yakından takip ediyor ancak çok daha yüksek bir oynaklık içeriyor. Yorumcular, gümüşteki hareketlerin altının bir yansıması olsa da, dalgalanmaların şiddetinin daha fazla olduğu konusunda hemfikir.

Tunç Şatıroğlu, gümüşteki düşüşün altından bile daha sert olduğunu belirterek yatırımcıların bu varlıkta ekstra dikkatli olması gerektiğini vurguluyor. Volatil bir varlıkta nasıl disiplinli bir strateji izlenebileceğine dair bir örnek ise İslam Memiş'ten geliyor. Memiş, gümüş için 49, 47 ve 45 dolar gibi önceden belirlediği kademeli alım seviyelerine sadık kalarak planlı bir stratejinin bu oynaklıkta nasıl başarıyla uygulanabileceğini gösterdiğini belirtiyor. Bu durum, gümüş yatırımcısının temel ikilemini ortaya koyuyor: Şatıroğlu'nun uyardığı sert dalgalanmalardan kaçınmak mı, yoksa Memiş'in örneğindeki gibi bu dalgalanmayı disiplinli bir alım planıyla yönetmek mi?

3. Amerikan Borsası: Rekor Zirvelerdeki Balon Riski

Parti Devam Edecek mi, Yoksa Müzik Durmak Üzere mi?

ABD borsaları rekor seviyelerde seyrederken, uzmanların genel görünümü "temkinli iyimserlik" olarak özetlenebilir. Tunç Şatıroğlu, Nasdaq endeksi özelinde oldukça pozitif bir duruş sergiliyor. AFT gibi teknoloji fonlarını öneren Şatıroğlu, mevcut rallinin tabana yayıldığı için sağlıklı olduğunu ve yükselişin devam etme potansiyeli taşıdığını düşünüyor; ancak Fed faiz kararı öncesi ve günü işlem yapmak için doğru zaman olmadığını belirterek zamanlama konusunda uyarıyor.

Bu boğa piyasasına tam zıt bir görüş ise Artunç Kocabalkan'dan geliyor. Kocabalkan, kendi analizlerinin önümüzdeki iki hafta içinde Amerikan borsalarında "acayip bir satış" potansiyeline işaret ettiği konusunda ciddi bir uyarıda bulunuyor.

Bu iki zıt kutup arasında daha nüanslı bir pozisyonu ise Citi analisti Scott Kronert'in görüşlerini aktaran Barış Soydan temsil ediyor. Soydan, teknoloji hisselerinde bir "balon" olduğunu kabul etmekle birlikte, şirket karlarının güçlü gelmeye devam ettiği sürece bu balonun patlamadan büyümeye devam edebileceğini belirtiyor. Bu analizler ışığında yatırımcı, Şatıroğlu'nun işaret ettiği sağlıklı trende mi güvenmeli, yoksa Kocabalkan'ın uyardığı ani satış riskine karşı pozisyon mu almalı sorusuyla karşı karşıya kalıyor.

4. Türkiye Borsası: Ekonomik Verilerden Çok Siyasi Fısıltılar

Rota Siyasi Gündemle Çiziliyor

Borsa İstanbul söz konusu olduğunda, uzmanlar arasında nadir görülen bir fikir birliği var: Borsanın yönünü ekonomik veriler değil, neredeyse tamamen yurt içi siyasi gelişmeler belirliyor.

Murat Muratoğlu, analizinde piyasa hareketlerinin mahkeme kararları ve "kayyum" atanma riski gibi siyasi olaylarla nasıl birebir örtüştüğünü grafiklerle gösteriyor. Ona göre piyasalar artık "siyasetin esiri" olmuş durumda. Cihat E. Çiçek de bu durumu, yükselmeye çalışan borsanın kafasına tekrar tekrar inen bir "siyasi balyoz" olarak tasvir ediyor.

Bu genel karamsar tablo içinde nadir bir iyimser ses İslam Memiş'ten geliyor. Memiş, kısa vadede 11.800 puan seviyesinin hedefte olabileceğini belirterek pozitif beklentisini koruyor. Ancak manipülasyon riskine karşı en sert uyarı Artunç Kocabalkan'dan geliyor. Kocabalkan, özellikle küçük ölçekli hisselerden uzak durulması gerektiğini, bu hisseleri manipülasyon riski nedeniyle "kumar kağıtları" olarak nitelendirdiğini ifade ediyor. Sonuç olarak Borsa İstanbul yatırımcısı, bir yanda siyasi belirsizliklerin yarattığı aşağı yönlü baskı, diğer yanda ise teknik hedeflere dayalı kısa vadeli yükseliş potansiyeli arasındaki sıkışmışlık hissini derinden yaşıyor.

5. Bireysel Emeklilik Sistemi (BES): Uzmanların Gündem Dışı Bıraktığı Alan

Uzun Vadeli Yatırımcının Kalesi

Bireysel Emeklilik Sistemi (BES), milyonlarca Türk vatandaşı için uzun vadeli tasarruf ve emeklilik planlamasının temel direklerinden birini oluşturuyor. Ancak bu sistemin önemi, güncel piyasa yorumlarına aynı ölçüde yansımıyor. İncelenen kaynaklarda yer alan ve bu yazıda görüşlerine yer verilen uzmanların hiçbiri, son dönemdeki analizlerinde BES fonlarına yönelik spesifik bir değerlendirme veya öngörüde bulunmadı. Bu bölüm, konunun önemini teslim etmek amacıyla eklenmiş olup, analiz edilen uzmanlardan bu alana dair somut ve güncel bir içgörü mevcut değildir.


Sonuç: Pusulanız Siyaseti mi, Ekonomiyi mi Göstermeli?

Uzmanların analizleri bir araya getirildiğinde ortaya çıkan ana tema oldukça net: Küresel varlıklar için pusula ekonomiyi gösterirken, Türkiye'deki varlıklar için ibre neredeyse tamamen siyaseti işaret ediyor. Altın ve Amerikan borsaları gibi enstrümanların geleceği Fed'in para politikasına, küresel jeopolitik gelişmelere ve şirket karlarına bağlıyken; Borsa İstanbul'un kaderi mahkeme koridorlarında ve siyasi kulislerde çiziliyor.

Bu ayrım, yatırımcıların farklı yatırım felsefeleri benimsemesini de zorunlu kılıyor. İslam Memiş gibi piyasayı zamanlamaya çalışanlar için Fed kararları kritikken, Tunç Şatıroğlu gibi trendi izleyenler daha temkinli bir bekleyişi, Cihat E. Çiçek gibi uzun vadeli düşünenler ise kısa vadeli gürültüyü tamamen göz ardı etmeyi tercih ediyor.

Murat Muratoğlu ve Kerim Rota gibi isimlerin analizleri, Türkiye'de siyasi kararlar ile ekonomik sonuçlar arasındaki bu derin ve kopmaz bağı gözler önüne seriyor. Bu yeni yatırım denkleminde, portföyünü korumak isteyen yatırımcının sadece bir ekonomist gibi değil, aynı zamanda bir siyaset analisti gibi düşünmesi gerekiyor. Peki, sizin yatırım kararlarınızda hangi faktör daha ağır basıyor?

28 Ekim 2025

Altın Düşerken Borsalar Yükselecek mi? 7 Uzman Yorumcudan Çarpıcı Öngörüler



Altın Düşerken Borsalar Yükselecek mi? 7 Uzman Yorumcudan Çarpıcı Öngörüler

Giriş: Belirsizlik Sisindeki Yatırımcı

Yatırımcılar için pusulanın şaştığı, yönlerin birbirine karıştığı bir dönemden geçiyoruz. Bir yanda ABD-Çin arasında olası bir ticari ateşkes haberiyle gelen geçici bir bahar havası, diğer yanda ufuktan hiç ayrılmayan jeopolitik risk gölgeleri. Bir yanda Fed'den beklenen faiz indirimlerinin yarattığı iyimserlik, diğer yanda bu beklentiye rağmen güvenli liman altının beklenmedik düşüşü. Piyasaları saran bu çelişkili sinyal seli, en deneyimli yatırımcıyı dahi bir sonraki hamlesi konusunda tereddütte bırakıyor. Bu makale, Türkiye'nin önde gelen finans yorumcularının farklı bakış açılarını sentezleyerek bu belirsizlik sisini dağıtmayı ve yatırımcılara mevcut manzarayı anlamlandırmaları için analitik bir yol haritası sunmayı amaçlıyor.



1. Altın: Düzeltme Fırsatı mı, Düşüşün Başlangıcı mı?

Uzmanlar arasındaki en büyük fikir ayrılığı, hiç şüphesiz altın cephesinde yaşanıyor. Mevcut fiyat hareketini geçici bir geri çekilme ve alım fırsatı olarak görenlerle, daha derin bir düşüşün başlangıcı olabileceği konusunda uyaranlar keskin bir şekilde ayrışıyor. Buradaki asıl çatışma, kısa vadeli piyasa gürültüsü ile uzun vadeli yapısal gerçekler arasında düğümleniyor.

Bir grup uzman, mevcut altın fiyatlarını uzun vadeli birikim için bir zemin hazırlığı olarak görüyor. Örneğin Selçuk Geçer, 4.000 dolar seviyesini bir "denge arayışı" ve bir sonraki yükseliş için taban oluşturma çabası olarak nitelendiriyor. Artunç Kocabalkan da altının 4.000 dolar altına inmesini beklemediğini belirterek, kıymetli metalin seküler yükselişini destekleyen temel nedenlerin gücünü koruduğunu savunuyor. Bu görüşü, Fed faiz indirimleri, merkez bankalarının alımları ve jeopolitik risklerin altını eninde sonunda yeniden yukarı taşıyacağını öngören Barış Soydan da destekliyor. Bu sabırlı duruşun belki de en net özetini, altını "uyuyan altın" olarak tanımlayan ve mevcut dönemi paniğe kapılmadan, kademeli bir alım fırsatı olarak gören Cihat E. Çiçek yapıyor.

Bu iyimserliğin karşısında ise temkinli olunması gerektiğini düşünen ve düşüşün derinleşebileceği uyarısında bulunan bir grup yer alıyor. Tunç Şatıroğlu, daha önce satış tavsiyesinde bulunduğunu hatırlatarak, olası bir ABD-Çin anlaşmasının altın üzerinde daha fazla satış baskısı yaratabileceğini ve hedefin 3.723 dolara kadar inebileceğini öngörüyor. Emre Şirin de benzer şekilde, değerli metallerin sert yükselişlerin ardından yıl sonuna kadar sürebilecek doğal bir düzeltme ve dinlenme sürecine girdiğini düşünüyor. İslam Memiş ise mevcut hareketleri geniş bir alım-satım bandı içinde değerlendiriyor. Ona göre 3.800 dolar seviyesi, düşüşün alım için ikna edici bir derinliğe ulaştığını gösterecek kritik bir taban noktası ve bu seviyeyi görmeden harekete geçmek için erken olabilir.

Bu iki zıt kutup, piyasanın temel ikilemini gözler önüne seriyor: ABD-Çin ateşkesi gibi anlık haberler kısa vadede altın üzerinde baskı yaratırken; merkez bankası politikaları, küresel istikrarsızlık ve devasa borçluluk gibi yapısal sorunlar uzun vadeli yükseliş argümanını desteklemeye devam ediyor. Bu noktada Cihat E. Çiçek'in tespiti, altta yatan ana motivasyonu anlamak için bir anahtar sunuyor. Çiçek'e göre mevcut varlık alımlarının arkasındaki temel itici güç, kâr etme arzusundan çok daha derin bir endişeden kaynaklanıyor: Değer kaybeden kağıt paradan bir kaçış arayışı.

"Herkes varlıklara koşuyor kar edeceği için koşmuyor; kaçacak yer arıyor, kağıt paradan nereye kaçabiliriz diye."

2. Gümüş: Sanayinin Gözdesi mi, Altının Gölgesinde mi?

Genellikle altınla birlikte hareket etse de bazı uzmanlar gümüş için benzersiz ve güçlü bir temel hikayeye dikkat çekiyor. Barış Soydan, bu konuda oldukça iyimser bir tablo çiziyor. 2020'den bu yana endüstriyel gümüş talebinin arzı aştığını belirten Soydan, bu temel arz-talep dengesizliğinin gelecekteki fiyat artışı için son derece sağlam bir zemin oluşturduğunu savunuyor.

Ancak gümüşün hikayesi iki farklı mercekten okunabilir. Soydan'ın sanayi odaklı iyimserliğinin karşısında, Tunç Şatıroğlu gibi daha temkinli yorumcular, gümüşteki görünümün "iyi olmadığını" ve altının zayıf seyrinden kurtulamayarak daha aşağı seviyeleri görebileceğini ima ediyor. Gümüşün gelecekteki yolu, yatırımcıların onu sanayinin vazgeçilmez bir metali olarak mı göreceğine, yoksa sadece "altının küçük kardeşi" olarak mı muamele etmeye devam edeceğine bağlı olabilir.

3. Amerikan Borsaları: Rallinin Devamı mı, Büyük Çöküşün Habercisi mi?

ABD borsaları, uzmanlar arasında en keskin ayrışmaların yaşandığı bir diğer alan. Bir yanda yükseliş momentumuna ve piyasanın sağlığına inananlar, diğer yanda tarihin en büyük çöküşlerinden birinin yaklaştığına dair ciddi uyarılarda bulunan aykırı sesler var.

Piyasadaki yükseliş beklentisi oldukça güçlü. Tunç Şatıroğlu, S&P 500 için 7.400 hedefini vererek bu iyimserliğin bayraktarlığını yapıyor ve ralliyi "tabana yayılan, sağlıklı bir yükseliş" olarak nitelendiriyor. Hatta Nasdaq ETF'leri için net bir şekilde "Alın" tavsiyesinde bulunmaktan çekinmiyor. Artunç Kocabalkan ve Barış Soydan da Fed beklentileri ile yumuşayan ticaret gerilimlerinin yarattığı pozitif havanın borsaları desteklemeye devam ettiğine işaret ediyor.

Bu coşkunun tam karşısında ise piyasa tarihine geçebilecek nitelikte, güçlü ve aykırı bir uyarı yer alıyor. Cihat E. Çiçek, büyük bir borsa çöküşünün kaçınılmaz olduğuna inanıyor. Bu iddiasını desteklemek için en çarpıcı kanıtı olarak ise yatırım dehası Warren Buffett'ı gösteriyor. Buffett'ın şirketi Berkshire Hathaway'in, mevcut fiyatlardan hisse senedi almak yerine kenarda 344 milyar dolar nakit benzeri varlıkta beklemesini, en ünlü hisse senedi yatırımcısının bile piyasada büyük bir düşüş beklediğinin en bariz işareti olarak yorumluyor.

Bu noktada dikkat çeken ise, Çiçek'in bu durumu altın analizindeki temel teziyle birleştirmesi. Ona göre mevcut ralli, ekonomik güçten değil, yatırımcıların değerini yitiren kağıt paradan çaresizce ve ne bulursa ona sığındığı bir "kaçış"tan kaynaklanıyor. Bu perspektif, hem altının uzun vadeli değerini hem de borsalardaki irrasyonel görünen yükselişi aynı çatı altında açıklıyor.

4. Borsa İstanbul: Siyasi Belirsizliklerin Gölgesinde Fırsat Var mı?

4.1. Siyaset Baskısı ve Yabancı Yatırımcı Endişesi

Yorumcuların bir kısmı, siyasi iklimin yarattığı belirsizlikler nedeniyle temkinli bir duruş sergiliyor. Tunç Şatıroğlu ve Barış Soydan, "İmamoğlu davası" ve "kayyum söylentileri" gibi spesifik siyasi haberlerin yabancı yatırımcıyı caydırdığını ve piyasa üzerinde kronik bir satış baskısı yarattığını belirtiyor. Artunç Kocabalkan ise böyle belirsiz bir ortamda yatırımcıları tüyoların peşinden koşmamaları konusunda net bir dille uyarıyor:

"Bedava peynir ancak fare kapanında olur."

4.2. Gürültüyü Aşıp Yükselişe Odaklanmak

Diğer yandan, mevcut siyasi dalgalanmayı geçici gören ve yükselişe odaklanan bir grup da bulunuyor. Emre Şirin ve İslam Memiş gibi yorumcular, bu oynaklığı küçük yatırımcıyı silkelemek için tasarlanmış geçici bir "gürültü" olarak değerlendiriyor. Kasım ayı için pozitif beklentilerini koruyan bu yorumcular, yaşanan düşüşlerin alım fırsatı olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve piyasanın siyasi haberlerin etkisini "normalleştirmeye" başladığını düşünüyor.

Sonuç: Pusulayı Doğru Ayarlamak

Piyasaların kalbinde derin bir çatışma yatıyor: Değerli metallerde kısa vadeli haber akışlarının yarattığı baskı, kağıt paradan kaçışın tetiklediği uzun vadeli değer arayışıyla çarpışıyor. Okyanusun diğer yakasında, Amerikan borsalarındaki coşkulu ralli, tarihin en büyük yatırımcılarından birinin kenarda beklediği devasa nakitle tezat oluşturarak büyük bir çöküş ikilemini besliyor. Yurt içinde ise Borsa İstanbul, siyasi risklerin gölgesinde bir fırsat mı yoksa bir tuzak mı sunduğu sorusuyla yatırımcıları ikiye bölüyor.

Uzmanlar arasında dahi bu kadar net fikir ayrılıkları varken, doğru kararı vermek her zamankinden daha zor görünüyor. Çelişkili analizlerle dolu bir piyasada yatırımcı, anlık trendi mi takip etmeli, kalabalığın aksine mi pozisyon almalı, yoksa en ihtiyatlı strateji, bu yoğun sisin dağılmasını sabırla beklemek mi?

26 Ekim 2025

Dünya Resesyona mı Giriyor?



Merkez Bankaları 25 Yılın REKORU İle Faiz Düşürüyor.
Altın 4100 USD Üstünde mi Kalacak?
(Büyük Kriz ve İBB Gerilimi)

Bu makalemizde, global ekonominin karşı karşıya olduğu büyük panik ortamını, merkez bankalarının rekor faiz indirimlerini ve jeopolitik risklerin değerli metaller ile Borsa İstanbul üzerindeki etkilerini analiz ettik.

Uzmanlar Uyardı: Altın, Borsa ve Fonlarda Yatırımcının Bilmesi Gereken 5 Kritik Gerçek

Giriş: Belirsizlikte Rota Ararken

Yatırımcılar için belirsizliklerle dolu bir dönemden geçiyoruz. Piyasalar bir yandan dalgalanırken, diğer yandan uzmanların birbiriyle çelişen ve kafa karıştırıcı olabilen yorumları arasında doğru yolu bulmak zorlaşıyor. Bu makalenin amacı, önde gelen finans yorumcuları Cihat E. Çiçek, Devrim Akyıl, Tuncay Turşucu, Barış Soydan ve Erol Polat’ın en etkili analizlerini sentezleyerek ve eleştirerek önümüzdeki dönem için net bir yol haritası sunmaktır.

1. Altın: Merkez Bankalarının Öncülük Ettiği Bir Panik Satın Alımı mı?

Cihat E. Çiçek’in aktardığına göre, dünya genelinde altına yönelik devasa bir talep artışı yaşanıyor. Merkez bankaları yılbaşından bu yana 830 tonluk rekor bir alım gerçekleştirirken, sadece Çin’de bir haftada satılan altın sertifikası miktarı 86 tona ulaştı. Bu durum, sıradan bir yatırımcı korkusunun ötesinde, merkez bankalarının bu trende aktif olarak öncülük ettiğini gösteriyor.

Devrim Akyıl, bu rallinin öncekilerden farklı olduğunu ve dolar sistemine duyulan güvensizliği yansıttığını belirtiyor. Altında yaşanan son fiyat düşüşünü ise uzun vadeli trendin bir değişimi olarak değil, sağlıklı bir teknik düzeltme ve potansiyel bir alım fırsatı olarak görüyor. Ancak bu noktada uzmanlar arasında derin bir stratejik ayrışma beliriyor. Akyıl bu düşüşü değerli metaller için taktiksel bir giriş noktası olarak görürken, Çiçek daha radikal bir savunma duruşu öneriyor: derinleşen sistemik bir sorunu öngörerek nakitte kalmayı ve ev gibi büyük alımları dahi durdurmayı tavsiye ediyor.

Cihat E. Çiçek durumu şu sözlerle özetliyor: “Halk zengin olup daha çok borsaya göre para kazanmak için değil, yaşam mücadelesi vermek için... Tek geçer akça altın olacak o ortamda.”

Bu bölümden çıkarılacak sonuç şudur: Talebi yönlendirenin sadece bireysel yatırımcılar değil, bizzat merkez bankaları olması, küresel finansal düzende önemli ve yapısal bir değişimin habercisi olabilir.

2. Gümüş: Endüstriyel Talebin ve Parasal Özelliğin Kesişim Noktası

Devrim Akyıl’a göre gümüşün cazibesi iki yönlü: hem kritik bir endüstriyel metal olması hem de tarihsel “parasal özelliğinin” yeniden hatırlanması. Akyıl, Londra Metal Borsası’ndaki fiziki gümüş sıkıntısına ve Türkiye’nin sadece bir ayda 1116 ton gümüş ithal etmesine dikkat çekiyor. Ayrıca, Şangay borsasındaki gümüş stoklarının da hızla azaldığını belirtiyor.

Tarihten bir anekdotla Akyıl, 1869’da Baron Rothschild’in gümüş fiyatlarının baskılanmasına karşı yaptığı uyarının bugün hâlâ geçerli olduğunu söylüyor. Bu durum, kağıt piyasasının fiziki gerçeklikten koptuğunun ve gümüşün gerçek değerinin henüz fiyatlanmadığının güçlü bir göstergesidir.

3. Amerikan Borsaları: Faiz İndirimi İkilemi ve Çin Faktörü

Barış Soydan ve Tuncay Turşucu’ya göre ABD piyasalarını yönlendiren iki ana faktör var: FED’in yaklaşan faiz kararı ve kritik Trump–Xi zirvesi. Ancak Cihat E. Çiçek, ezber bozan bir istatistik sunuyor: FED’in faiz indirimine başladığı son 9 dönemin 8’inde borsalarda ortalama %30’luk ciddi düşüşler yaşanmış.

Soydan’a göre ABD–Çin görüşmesinden çıkacak olası bir anlaşma “rahatlama rallisi” tetikleyebilirken, anlaşmazlık durumunda riskli varlıklarda sert satışlar ve altına yönelim yaşanabilir. Bu durum, yatırımcılar için büyük bir ikilem yaratıyor. Çiçek’in sunduğu tarihsel veri ise faiz indiriminin genellikle zayıflayan ekonominin sinyali olduğuna dikkat çekiyor.

4. Borsa İstanbul: Siyasi Rüzgarlar ve Yüksek Faizin Baskısı

Tuncay Turşucu, CHP davasının düşmesinin Türkiye’nin CDS risk primini 264 baz puandan 250’ye çekerek Borsa İstanbul’da olumlu hava yarattığını belirtiyor. Ancak Barış Soydan, bu iyimserliğin ne kadar kırılgan olduğunu hatırlatıyor; aynı gün ortaya çıkan “kayyum” söylentileri gibi siyasi risklerin bu kazançları hızla silebileceğini vurguluyor.

Turşucu’nun ana tezi ise net: yüksek faiz ortamında kalıcı bir borsa rallisi zordur. Mevduat faizleri yıllık %40–45 civarındayken, yatırımcıların ek risk alarak hisse senedine yönelmesi zorlaşıyor. Bu nedenle uzman, hisse bazlı seçici stratejilerin ön planda olacağını savunuyor.

5. Fon Piyasası: Faiz Düştükçe Öne Çıkan Alternatifler

Erol Polat’ın analizine göre, TCMB’nin faiz indirimleriyle Para Piyasası Fonları’nın cazibesi azaldı. Bunun yerine “Mutlak Getiri Hedefli Fonlar” öne çıkıyor. Bu fonlar, piyasanın yönünden bağımsız olarak arbitraj stratejisiyle getiri sağlamayı hedefliyor. Ancak Polat önemli bir farkın altını çiziyor: bu fonlarda “valör” bulunur, yani yatırılan para anında nakde çevrilemez.

Bu durum, yüksek getiri ile likidite arasında bir tercih yapma gerekliliğini doğuruyor. Kısacası, faizlerin düştüğü bir ortamda, yatırımcılar için yeni dönemin yıldızları bu fonlar olabilir.

Sonuç: Belirsizlikte Yatırımcının Pusulası Ne Olmalı?

Bu makalede öne çıkan analizler, yatırımcıların karşı karşıya olduğu iki temel stratejik kampı netleştiriyor.

Sistemik Risk Kampı: Cihat E. Çiçek ve Devrim Akyıl, küresel para sisteminde bir kırılmaya ve dolardan kaçışa dikkat çekerek altın ve gümüş gibi fiziki varlıklara yönelmenin gerekliliğini savunuyor.

Piyasa Navigasyon Kampı: Tuncay Turşucu, Barış Soydan ve Erol Polat ise mevcut piyasa yapısında seçici hareket etmeyi, faiz–getiri dengesine dikkat etmeyi ve fon çeşitlendirmesine odaklanmayı öneriyor.

Sonuç olarak, yatırımcılar için en değerli strateji tek bir “tüyo” değil, farklı görüşlerin ardındaki mantığı anlamaktır. En iyi yol, kişisel risk toleransına uygun, bilgiye dayalı ve dengeli bir yatırım yaklaşımıdır.

Altın 8.000 USD Olur mu? Faiz indirimleri Artık Mecbur mu?

Para Politikaları Çöktü: Uzmanlar Altın için Neden 8.000 Doları Konuşuyor ve Fed Neye Mecbur Bırakıldı?

Piyasalar gürültülü bir senfoni çalarken, bir yanda rekor kıran riskli varlıklar, diğer yanda eriyen merkez bankası kredibiliteleri var. Elinizdeki portföyün ne yöne gideceğini anlamaya çalışmak, küresel ekonominin hangi duvara toslayacağını tahmin etmeye çalışmak gibi. Analistlerin bir hafta boyunca masaya yatırdığı veriler, geleneksel ekonomi kurallarının artık geçersiz olduğunu ve dev finansal kuruluşların bile panik moduna geçtiğini gösteriyor.

Piyasa hareketlerinin arkasındaki gerçekler, çoğu zaman sezgilerimize aykırı çıkıyor. Uzmanlar Cihat E. Çiçek, Devrim Akyıl, Barış Soydan ve Erdal Sağlam’ın en çarpıcı değerlendirmelerini, temiz ve sohbet havasında bir kritik süzgecinden geçirerek derledik. İşte herkesin konuştuğu o şaşırtıcı çıkarımlar:


Altın: Küresel Çaresizliğin Son Sığınağı

Altının son dönemdeki muazzam yükselişi, genellikle piyasalardaki korku ve güvensizlik ortamının doğrudan bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Analist Cihat E. Çiçek, bu durumun basit bir fiyat artışından ziyade, sistemin dibe vurduğunun bir göstergesi olduğunu vurguluyor. Cihat E. Çiçek'in aktardığına göre, bu yükselişin ana nedeni büyük iflasların, resesyonun ve durgunluğun satın alınmasıdır.

En çarpıcı olan ise, tarihin en büyük bankacılık devlerinden JP Morgan'ın bile artık altına yönelik öngörülerini artırması. Cihat E. Çiçek, geçmiş döngü analizlerine dayanarak, altın fiyatlarının 2027-2028 yıllarına kadar 6.000 ila 8.000 dolara ulaşabileceğini öngören büyük tahminleri gündeme getiriyor. Bu durum, sadece bireysel yatırımcıların değil, devletlerin de siper aradığı bir ortam yarattı.

"Devletler bile saklanacak siper arıyor şu anda. Devletler siper arıyor, senin araman bir şey değil." — Cihat E. Çiçek.

Bu, altın yatırımlarının artık sadece enflasyondan korunma aracı değil, aynı zamanda küresel sistemdeki güven eksikliğinin en somut göstergesi olduğu anlamına geliyor. Devrim Akyıl da bu görüşü destekleyerek, altın ve gümüşün, risklerin fiyatlandığı değerli metaller olduğunu belirtiyor.

Gümüş: Altının Görünmez Yancısı ve Sanayi Riskleri

Gümüş, tarihsel olarak altın rallilerinin geriden gelen yancısı olsa da, analistler onun kendine özgü risklerine dikkat çekiyor. Cihat E. Çiçek'e göre, eğer bir resesyon veya durgunluk başlarsa, gümüşün üretimdeki kullanımı (özellikle güneş panelleri ve diğer sanayi uygulamalarında) düşebilir. Bu, gümüşün kısa vadede düşme potansiyeli taşıyan bir varlık olarak görülmesine neden oluyor.

Ancak bu düşüş riski, gümüşün değer koruma özelliğini ortadan kaldırmıyor. Cihat E. Çiçek, altına ulaşmanın zorlaşması nedeniyle, Hindistan ve Suudi Arabistan gibi büyük ülkelerin rezervlerine hacimli miktarlarda gümüş koymaya karar verdiğini aktarıyor. Analist Devrim Akyıl da, altın ve gümüş gibi fiziki enstrümanların politik ve ekonomik belirsizlik anlarında ne kadar rahatlatıcı olduğunu belirtiyor. Bu durum, gümüşün bir yandan sanayi döngülerine bağımlı bir meta, diğer yandan ise altın kadar güvenilir (fakat daha hacimli) bir rezerv aracı olarak ikili bir rol üstlendiğini gösteriyor. Cihat E. Çiçek ve Devrim Akyıl’ın yorumları, gümüş yatırımcılarının hem sanayi çıktılarını hem de küresel rezerv politikalarını takip etmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Amerikan Borsası ve Kripto: Yapay Enflasyon ve Fed’in “Zorunlu İndirimi”

ABD piyasaları ve kripto varlıklar, düşük gelen enflasyon verisiyle rekor kırarken (S&P 500 ve Nasdaq tüm zamanların en yüksek seviyesinde kapattı), bu rallinin temelinde suni bir zemin olduğu iddia ediliyor.

Cihat E. Çiçek, açıklanan %3’lük enflasyon rakamının gerçekle alakasının olmadığını, bunun kira fiyatlarının hesaplanma şekli (ev sahiplerinin eş değer evi kiralaması) gibi yapay ve toplanan/derlenen verilere dayandığını sertçe eleştiriyor. Ona göre, ABD’deki gerçek enflasyon bunun en az iki katı olabilir.

Daha da önemlisi, Fed’in yaklaşımı. Barış Soydan ve Cihat E. Çiçek, Merkez Bankalarının faizi artırması gerekirken, piyasayı iflaslardan kurtarmak için "mecburen, mecburiyetten" faizi düşürmek zorunda kalacağını belirtiyor. Bu durum, Fed’in bu hafta 25 baz puan indirim yapacağı beklentisini güçlendiriyor.

Bu ortam, riskli varlıklara yaradı. Barış Soydan, kripto piyasaları için bir dönüm noktasına dikkat çekiyor:

"JP Morgan'ın sahip oldukları Bitcoin'leri ve Etheriumları teminat olarak gösterebilecekler... [Bu] Bitcoin'in ve Etherium'un Amerikan finansal sistemine nasıl girdiğini nasıl reddedilemez bir hale geldiğini gösteren bir gelişme." — Barış Soydan.

Bu, Bitcoin’in kuruluş felsefesine (merkeziyetsizlik) tamamen aykırı bir gelişme olmasına rağmen, Barış Soydan’ın belirttiği gibi, kriptoların artık merkezi finans sistemine entegre olduğunu ve yönünün ABD politika ve siyasetine (özellikle Trump’ın Çin görüşmeleri gibi) bağlı kaldığını gösteriyor.

Türkiye Borsası (BIST): Siyasi Tansiyon ve 14.000 Hedefi Arasında

Borsa İstanbul (BIST 100), siyasi risklerin kısa vadede azalmasıyla (CHP Kurultay davasının iptali) yüzü gülen endekslerden oldu ve %3,5’luk bir atak yaptı. Analist Devrim Akyıl, BIST'in 10.000 seviyesinden tepki verdiğini ve Kasım-Aralık aylarında yeni zirvelere doğru hareket ederek yıl sonu için 14.000 hedefine ulaşma potansiyeli taşıdığını düşünüyor.

Ancak bu iyimser tabloyu gölgeleyen çok ciddi riskler mevcut. Erdal Sağlam, siyasi tansiyonun düşürülme niyetinin olmadığını, aksine casusluk soruşturmaları ve kayyum atamaları gibi olaylarla piyasaları gergin tutan yeni sopaların sürekli oluşturulduğunu belirtiyor. Erdal Sağlam’a göre, bu siyasi gerilim, en ufak bir haberde bile büyük tepkiler yaratan ve doğal olarak enflasyonu artırıcı rol oynayan bir ortama yol açıyor. Devrim Akyıl da bu siyasi operasyonların, risk alma konusunda zorlanma yarattığını ve dolar bazında uzun vadeli resmin hala "bozuk" olduğunu ekliyor. Türkiye Borsası, bir yandan Devrim Akyıl'ın teknik hedeflerine yürüme potansiyeli gösterirken, diğer yandan Erdal Sağlam’ın dikkat çektiği kontrolsüz siyasi risklerin gölgesinde kalmaya devam ediyor.

Bireysel Emeklilik Sistemi (BES): Kamu Güvensizliği ve Söğüşlenme Riski

Son dönemde BES’te yapılan yasal değişiklikler (devlet katkısının %50’den %0’a kadar düşürülme yetkisi) büyük tartışma yarattı. Bu durum, kamuya duyulan güvensizliği yeniden gündeme taşıyor.

Analist Cihat E. Çiçek, bu alanda en sert eleştiriyi getirerek, içinde kamu olan maddi bir konudan kesinlikle uzak durduğunu belirtiyor. Bu eleştirinin temelinde ise geçmişteki deneyimler ve kamu tarafından yönetilen sistemlerdeki "söğüşlenme" riski yatıyor.

"Ben malımı biliyorum abi ben malımı biliyorum ya kesin ya dünyanın en yüksek şeyini aldılar aidatlarını kestiler... ben kamuyla tamam mı yakınından geçmem içinde para olan maddi bir konu olan kamuyla ilgili şey ben abi söğüşleneceksem söyüşlenmem özel sektörde söyüşleneyim." — Cihat E. Çiçek.

Cihat E. Çiçek, BES fonlarının yüksek aidat kesintileriyle çalıştığını ve düşük bir emeklilik geliri sunabileceğini ima ederken, Erdal Sağlam’ın belirttiği gibi, mevcut ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadeledeki kredibilite erozyonu bu tür sistemlere olan güveni de kaçınılmaz olarak azaltıyor. Eğer hükümet tasarrufları manipüle etme yetkisini elinde tutuyorsa, BES, Cihat E. Çiçek'in gördüğü gibi, uzun vadeli bir yatırım aracı olmaktan ziyade, devletin düşük faizli borçlanma aracı haline gelebilir.


Özet Çıkarım: Kaçınılmaz Olan: Ya Çöküş Ya Reform

Uzmanların analizlerine bakıldığında, küresel ve yerel ekonomilerin derin bir yol ayrımında olduğu görülüyor. Altın ve gümüş, büyük iflas korkusu ve parasal sistemlere olan güvensizlik nedeniyle 8.000 dolarlık hedeflere doğru itiliyor. Fed, iflasları önlemek adına faiz indirimine mecbur kalırken, Türkiye’de Merkez Bankası kredibilitesini feda etme pahasına kuru frenlemeye çalışıyor.

Bu durum bize şunu gösteriyor: Merkez Bankaları, piyasaları kontrol etmek için artık eski yöntemleri (faiz yükseltme) kullanamıyor, çünkü bu sadece iflasa neden oluyor. Ya küresel sistemde köklü bir reform yapılacak ya da dünya, kamyon frenleri patlamışçasına (Cihat E. Çiçek’in ifadesiyle) duvara toslayacak. Bu karmaşık ortamda, yatırımcıların en büyük çıkarımı, geleneksel güven mekanizmalarının çöktüğü ve fiziki varlıkların, kağıt paranın hükümranlığının azaldığı yeni bir döneme girdiğimizdir.

23 Ekim 2025

Piyasa Kulislerinden Sızan 5 Şaşırtıcı Gerçek: Bildiğiniz Her Şeyi Unutun



Piyasa Kulislerinden Sızan 5 Şaşırtıcı Gerçek: Bildiğiniz Her Şeyi Unutun

Gürültünün Ötesindeki Sinyaller

Ekonomik gündem, bir bilgi bombardımanı altında. Bir yanda Merkez Bankası'nın faiz kararları, diğer yanda borsanın anlık dalgalanmaları ve manşetleri süsleyen siyasi gelişmeler... Bu gürültünün içinde net bir sinyal yakalamak, geleceğe dair bir öngörüde bulunmak giderek zorlaşıyor. Ancak bu karmaşanın ardında, piyasanın önde gelen yorumcuları Murat Muratoğlu, Remzi Özdemir, Barış Soydan, Artunç Kocabalkan, Tunç Şatıroğlu, Selçuk Geçer, İslam Memiş ve Emre Şirin gibi isimlerin tartıştığı, çoğu zaman gözden kaçan daha derin gerçekler yatıyor.

Bu uzmanların analizlerinden süzülen ortak bir tema var: Siyasi istikrardan resmi hedeflere, küresel düzenden yerel adalet sistemine kadar her seviyede yaşanan derin bir güven krizi. Bu yazı, bu analizlerden damıtılan en sarsıcı ve birbiriyle bağlantılı 5 çıkarımı ortaya koyarak, görünenin ötesindeki ekonomik manzarayı anlamanıza yardımcı olmayı amaçlıyor.




1. Siyasetin Ekonomiyle Gizli Dansı: "Heybedeki Büyük Turp" Planı

Ekonominin geleceğini sadece faiz oranları ya da enflasyon verileri değil, aynı zamanda Ankara kulislerinde fısıldanan gizli siyasi stratejiler de şekillendiriyor. Gazeteci Remzi Özdemir'in ortaya attığı "heybedeki büyük turp" metaforu, ekonomik kararların aslında siyasi bir senaryonun piyonu olduğunu gözler önüne seriyor. Bu metafor, olası bir cumhurbaşkanı adayı olarak görülen Mansur Yavaş'ı siyaseten oyun dışına itmeyi hedefleyen bir stratejiyi tanımlıyor.

Özdemir’e göre, eğer bu plan başarıyla uygulanırsa, hükümet asgari ücret ve emekli maaşlarına yapacağı yüksek zamlarla geçici bir "bahar havası" yaratıp ülkeyi ani bir erken seçime götürebilir. Bu senaryo, piyasalardaki siyasi istikrara olan inancı temelden sarsıyor. Tunç Şatıroğlu’nun da "Büyük Turplar belirsizliği" olarak adlandırdığı bu durum, piyasaların üzerinde adeta bir "Demokles’in kılıcı" gibi sallanıyor.


2. Enflasyonla Mücadele Bitti mi? "Malavi Modeli"ne Hoş Geldiniz

Ankara’daki bu siyasi satranç, ekonomik öngörülebilirliği yok ederken, ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadelesine olan inanç da temelden sarsılmış durumda. Tunç Şatıroğlu, Merkez Bankası’nın son faiz indirimiyle birlikte 2026 yılı için belirlenen %16’lık enflasyon hedefinden fiilen vazgeçildiğini “bitti yani o iş” sözleriyle özetliyor.

Türkiye artık tek haneli enflasyon hedeflerinden değil, %28 civarındaki "Malavi modeli" seviyelerinden söz ediyor olabilir. Barış Soydan’a göre bu güven kaybı, Türk Lirası’nın reel getirisini negatife düşürerek vatandaşları hızla dövize yöneltiyor. Sadece bir haftada yapılan 2,2 milyar dolarlık döviz alımı, dolarizasyonun nasıl körüklendiğini açıkça gösteriyor.


3. Altın Düşüşünün Perde Arkası: "Keriz Silkeleme" mi, Hegemonya Savaşı mı?

Altın fiyatlarında yaşanan son sert düşüş, basit bir kâr satışı olarak açıklanamayacak kadar karmaşık dinamikler barındırıyor. Murat Muratoğlu ve Remzi Özdemir gibi isimler bu durumu “keriz silkeleme” operasyonu olarak tanımlıyor. Küçük yatırımcı panikle oyundan düşürülürken, büyük oyuncular yeniden pozisyon alıyor olabilir.

Artunç Kocabalkan ise olayı daha küresel bir düzleme taşıyor: BRICS ülkeleri, dolara olan güvenlerini yitirerek yeni bir "değer sistemi" yaratma çabasında. “Biz çok büyük ticaret yapıyoruz, senin basmış olduğun kağıt parçası paçavra. Biz buna güvenmeyiz.” sözleri, altının bu yeni dönemdeki stratejik konumunu özetliyor.

İslam Memiş ise küçük yatırımcıyı uyarıyor: “Bu bir manipülasyon süreci, altın düşmez algısı bilinçli oluşturuldu.” diyor. Yani yeni bir sert satış dalgası kapıda olabilir.


4. Neden Sürekli Fakirleşiyoruz? "Çalıştıkça Yoksullaşan Toplum" Gerçeği

Emre Şirin’in tanımıyla Türkiye, “çalıştıkça yoksullaşan bir toplum”a dönüşmüş durumda. Ücretli kesim ürettikçe değer yaratıyor, ancak bu değer sistematik biçimde küçük bir azınlığın cebine akıyor. Bu servet transferi mekanizması, faiz oranlarının ötesinde, hukukun üstünlüğü ve adalet gibi yapısal sorunların bir sonucu.

TEPAV raporuna göre gelir adaletsizliği artık ekonomik değil, sosyal bir kırılma noktasına ulaşmış durumda. Adalet ve şeffaflık yeniden tesis edilmeden kalıcı refah artışı mümkün değil.


5. Ufuktaki Kaçınılmaz Son: Büyük "Kur Şoku" Beklentisi

Selçuk Geçer’e göre Türkiye, büyük bir “kur şoku”na doğru emin adımlarla ilerliyor. İç talep çökmüş durumda; ihracat ise rekabetçi olabilmek için “değersiz TL”ye ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle kur şoku artık sadece bir risk değil, bazı kesimler için beklenen bir kurtuluş senaryosu haline gelmiş durumda.

Geçer, bu dinamiklerin sonucunda dolar/TL kurunun 80, hatta 120 TL’ye yükselebileceğini, gram altının ise 12.000–15.000 TL bandına ulaşabileceğini öngörüyor.


Sonuç: Fırtınada Rota Çizmek

Ankara’da bir siyasi manevra olarak başlayan “büyük turp” planı, Şatıroğlu’nun işaret ettiği gibi piyasa güvenini sarsan belirsizliği yaratıyor. Bu yerel kırılganlık, Kocabalkan’ın anlattığı küresel “hegemonya savaşı”nda ve Şirin’in analiz ettiği “servet transferi düzeninde” yankılanıyor. Nihai sonuç ise Geçer’in tasvir ettiği “kur şoku” senaryosu.

Ortak tema, her seviyede kendini gösteren derin bir güven krizidir. Sıradan vatandaş için asıl soru şu: Bu fırtınada nasıl rota çizilir? Belki de çözüm, hızlı cevaplar aramak yerine, bu karmaşık dinamikleri anlamaya çalışmakla başlıyordur.

22 Ekim 2025

Altın Çakıldı: Dört Uzman Ne Diyor, Yatırımcı Şimdi Ne Yapmalı?

Altın Çakıldı: Dört Uzman Ne Diyor, Yatırımcı Şimdi Ne Yapmalı?

Giriş: Zirveden Gelen Düşüşün Ardından

Rekor seviyeleri gördükten sonra altın fiyatlarında yaşanan keskin düşüş, birçok yatırımcıyı belirsizlik ve kafa karışıklığı içinde bıraktı. Zirveden gelen bu sert satış dalgası bir alım fırsatı mı, yoksa daha büyük bir düşüşün habercisi mi?

Bu yazı, piyasadaki gürültüyü azaltmak amacıyla Türkiye'nin önde gelen dört finans yorumcusunun (Artunç Kocabalkan, Barış Soydan, Selçuk Geçer ve Tunç Şatıroğlu) görüşlerini mercek altına alıyor. Dört uzman da bu düşüşün uzun vadeli trendi bozmadığı konusunda hemfikir olsa da, yatırımcının en kritik sorusuna verdikleri cevapta keskin bir şekilde ayrışıyorlar: Bu bir "altın" alım fırsatı mı, yoksa acemileri tuzağa çeken bir "ölü kedi zıplaması" mı?

1. Düşüşün Perde Arkası: "Stratejik Düzeltme" mi, "Panik Tuzağı" mı?

Piyasadaki paniğe rağmen, analiz edilen dört uzmanın da üzerinde anlaştığı temel bir konsensüs bulunuyor: Bu bir trend sonu değil, sağlıklı bir düzeltme. Ancak bu düzeltmenin tanımı ve derinliği konusunda görüşler ayrışıyor.

Barış Soydan, düşüşün arkasındaki teknik ve piyasa dinamiklerine dikkat çekiyor. Hem küresel piyasalardaki kâr realizasyonları hem de Türkiye'deki yerel satış baskısı bu düşüşü tetikledi. Özellikle Kapalıçarşı'da artan satışlar ve alış-satış makasının 100 liraya kadar genişlemesi, yurt içi baskıyı gözler önüne seriyor. Teknik olarak ise Soydan, ons altında iki kez zirve yapıldıktan sonra gelen düşüşle oluşan ve bir düzeltme sinyali olarak kabul edilen "M formasyonuna" (ikili tepe) işaret ediyor.

Artunç Kocabalkan ise düşüşü hız faktörüyle açıklıyor. Yükselişin olağanüstü hızlı olduğunu belirten Kocabalkan, kendi sosyal medya paylaşımını referans göstererek durumu, "6 ayda olacak hareketin 20 güne sığdığını" şeklinde özetliyor. Bu nedenle yaşanan sert düşüşü, piyasanın sağlıklı bir nefes alması olarak görülebilecek bir "temizlenme" olarak nitelendiriyor.

2. Kritik Soru: "Şimdi Alınır mı?" Konusundaki Keskin Fikir Ayrılıkları

Ancak "düzeltme" tanımındaki bu ortaklık, yatırımcının asıl sorusu olan "Şimdi alınır mı?" masaya geldiğinde yerini keskin bir fikir ayrılığına bırakıyor. Bu noktada analizler, iki ana kampa ayrılıyor: Fırsatçılar ve temkinliler.

İyimser ve Net Görüş: Artunç Kocabalkan

Artunç Kocabalkan, net seviyeler belirterek en eyleme dönük tavsiyeyi sunuyor. Ona göre ana trend bozulmadı ve düşüşler alım fırsatı niteliğinde. Kocabalkan, ons altın için 4155 üzerinde hareketin tetiklenebileceğini, 4210'un üzerinde ise bunun bir "kesin al" sinyali olacağını belirtiyor.

Temkinli ve Uyarıcı Görüş: Tunç Şatıroğlu

Tunç Şatıroğlu ise tam tersi bir yaklaşımla yatırımcıları güçlü bir şekilde uyarıyor. Bu tür sert düşüşlerin ardından gelen toparlanma denemelerinin yanıltıcı olabileceğini ve bunun bir "ölü kedi zıplaması" olabileceğini ifade ediyor. Geçmişteki benzer düşüşleri (2011 ve 2020) örnek gösteren Şatıroğlu, aceleci davranmak yerine piyasada net bir "taban oluşumunu" beklemenin önemini vurguluyor.

Uzun Vadeli ve Jeopolitik Perspektif: Selçuk Geçer

Selçuk Geçer, kısa vadeli dalgalanmaları tamamen göz ardı ederek makro resme odaklanıyor. Ona göre altındaki asıl yükseliş hikayesi, tırmanan jeopolitik gerilimler ve ima ettiği "3. Dünya Savaşı" ihtimalidir. Bu büyük resim karşısında mevcut düşüşün bir önemi olmadığını savunan Geçer, altının ilk hedefinin "kolay bir şekilde 6.000 dolar olacağını" öngörüyor.

Uluslararası Not: Ole Hansen (Saxo Bank)

Barış Soydan'ın aktardığı Saxo Bank analisti Ole Hansen'in görüşü, temkinli tarafa uluslararası bir veri ekliyor. Hansen'e göre, eğer zirveden başlayan düzeltme devam ederse ons altının 3.973 dolara kadar gerileme potansiyeli bulunuyor.

3. Gümüş Neden Daha Çok Vuruldu?

Gümüşteki düşüşün altından neden daha sert olduğu sorusuna Barış Soydan'ın analizi net bir cevap sunuyor. Bunun iki temel nedeni var:

  1. Sığ Piyasa: Gümüş piyasası, altına kıyasla çok daha sığdır, bu da fiyat hareketlerinin daha sert olmasına yol açar.
  2. Arz Sıkışıklığının Giderilmesi: Londra'da bir süredir devam eden arz sıkışıklığı, Çin ve Amerika'dan "uçaklarla 1000 tondan fazla gümüş taşınarak" giderildi. Bu durum, fiyat üzerindeki yukarı yönlü baskıyı ortadan kaldırdı ve düşüşü hızlandırdı.

4. Büyük Resim: Türkiye Ekonomisi ve Ufuktaki "Kur Şoku" Tehlikesi

Uzmanların analizleri sadece değerli metallerle sınırlı kalmıyor; Türkiye ekonomisine dair önemli uyarılar da içeriyor.

Bu konuda en çarpıcı uyarı Selçuk Geçer'den geliyor. Geçer, altın analizinin ötesine geçerek Türkiye ekonomisi için "büyük kur şoku geliyor" uyarısında bulunuyor. Bu iddiasını, reel sektörün rekor seviyeye ulaşan döviz yükümlülüklerine ve son dönemde hem muhalif hem de hükümete yakın iş dünyası temsilcilerinden gelen artan şikayetlere dayandırıyor.

Geçer'in durumu özetleyen analizi oldukça dikkat çekici:

Reel sektörün bas bas bağırmasının iki temel nedeni olabilir: Birincisi gerçekten batıyorlar. İkincisi de olası bir kur şokunun haberini bize veriyor ve bizi buna hazırlıyor olabilirler.

Geçer'in bu makro ve dramatik uyarısı uzun vadeye işaret ederken, Barış Soydan piyasanın gözünü daha yakın bir ufka, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın faiz kararına çevirdiğini hatırlatıyor. Bu durum, piyasa oyuncularının apokaliptik senaryolardan önce, kısa vadeli TL enstrümanlarının getirisini etkileyecek somut verilere odaklandığını gösteriyor.

Sonuç: Yol Haritası mı, Mayın Tarlası mı?

Dört uzmanın analizleri bir araya getirildiğinde net bir tablo ortaya çıkıyor: Hepsi altının uzun vadeli yükseliş hikayesine inanıyor, ancak kısa vadeli yol haritası konusunda keskin bir şekilde ayrışıyorlar.

Son tahlilde, uzmanların sunduğu panorama, yatırımcının kendi karakterini sorgulamasını gerektiriyor. Bir yanda Kocabalkan'ın sunduğu teknik seviyelere dayalı, cesur ve trader-odaklı bir yaklaşım var. Karşısında ise Şatıroğlu'nun tarihsel verilerle desteklediği, sabrı ve teyidi önceleyen temkinli yatırımcı duruşu yer alıyor. Geçer'in jeopolitik tırmanışa dayalı makro tezi bu kısa vadeli gürültüyü tamamen reddederken, Soydan'ın aktardığı uluslararası veriler temkinli tarafa ağırlık katıyor. Bu nedenle yatırımcının kararı, sadece rakamlara değil, "Ben ne tür bir yatırımcıyım?" sorusuna vereceği samimi cevaba bağlıdır.