Para Politikaları Çöktü: Uzmanlar Altın için Neden 8.000 Doları Konuşuyor ve Fed Neye Mecbur Bırakıldı?
Piyasalar gürültülü bir senfoni çalarken, bir yanda rekor kıran riskli varlıklar, diğer yanda eriyen merkez bankası kredibiliteleri var. Elinizdeki portföyün ne yöne gideceğini anlamaya çalışmak, küresel ekonominin hangi duvara toslayacağını tahmin etmeye çalışmak gibi. Analistlerin bir hafta boyunca masaya yatırdığı veriler, geleneksel ekonomi kurallarının artık geçersiz olduğunu ve dev finansal kuruluşların bile panik moduna geçtiğini gösteriyor.
Piyasa hareketlerinin arkasındaki gerçekler, çoğu zaman sezgilerimize aykırı çıkıyor. Uzmanlar Cihat E. Çiçek, Devrim Akyıl, Barış Soydan ve Erdal Sağlam’ın en çarpıcı değerlendirmelerini, temiz ve sohbet havasında bir kritik süzgecinden geçirerek derledik. İşte herkesin konuştuğu o şaşırtıcı çıkarımlar:
Altın: Küresel Çaresizliğin Son Sığınağı
Altının son dönemdeki muazzam yükselişi, genellikle piyasalardaki korku ve güvensizlik ortamının doğrudan bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Analist Cihat E. Çiçek, bu durumun basit bir fiyat artışından ziyade, sistemin dibe vurduğunun bir göstergesi olduğunu vurguluyor. Cihat E. Çiçek'in aktardığına göre, bu yükselişin ana nedeni büyük iflasların, resesyonun ve durgunluğun satın alınmasıdır.
En çarpıcı olan ise, tarihin en büyük bankacılık devlerinden JP Morgan'ın bile artık altına yönelik öngörülerini artırması. Cihat E. Çiçek, geçmiş döngü analizlerine dayanarak, altın fiyatlarının 2027-2028 yıllarına kadar 6.000 ila 8.000 dolara ulaşabileceğini öngören büyük tahminleri gündeme getiriyor. Bu durum, sadece bireysel yatırımcıların değil, devletlerin de siper aradığı bir ortam yarattı.
"Devletler bile saklanacak siper arıyor şu anda. Devletler siper arıyor, senin araman bir şey değil." — Cihat E. Çiçek.
Bu, altın yatırımlarının artık sadece enflasyondan korunma aracı değil, aynı zamanda küresel sistemdeki güven eksikliğinin en somut göstergesi olduğu anlamına geliyor. Devrim Akyıl da bu görüşü destekleyerek, altın ve gümüşün, risklerin fiyatlandığı değerli metaller olduğunu belirtiyor.
Gümüş: Altının Görünmez Yancısı ve Sanayi Riskleri
Gümüş, tarihsel olarak altın rallilerinin geriden gelen yancısı olsa da, analistler onun kendine özgü risklerine dikkat çekiyor. Cihat E. Çiçek'e göre, eğer bir resesyon veya durgunluk başlarsa, gümüşün üretimdeki kullanımı (özellikle güneş panelleri ve diğer sanayi uygulamalarında) düşebilir. Bu, gümüşün kısa vadede düşme potansiyeli taşıyan bir varlık olarak görülmesine neden oluyor.
Ancak bu düşüş riski, gümüşün değer koruma özelliğini ortadan kaldırmıyor. Cihat E. Çiçek, altına ulaşmanın zorlaşması nedeniyle, Hindistan ve Suudi Arabistan gibi büyük ülkelerin rezervlerine hacimli miktarlarda gümüş koymaya karar verdiğini aktarıyor. Analist Devrim Akyıl da, altın ve gümüş gibi fiziki enstrümanların politik ve ekonomik belirsizlik anlarında ne kadar rahatlatıcı olduğunu belirtiyor. Bu durum, gümüşün bir yandan sanayi döngülerine bağımlı bir meta, diğer yandan ise altın kadar güvenilir (fakat daha hacimli) bir rezerv aracı olarak ikili bir rol üstlendiğini gösteriyor. Cihat E. Çiçek ve Devrim Akyıl’ın yorumları, gümüş yatırımcılarının hem sanayi çıktılarını hem de küresel rezerv politikalarını takip etmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Amerikan Borsası ve Kripto: Yapay Enflasyon ve Fed’in “Zorunlu İndirimi”
ABD piyasaları ve kripto varlıklar, düşük gelen enflasyon verisiyle rekor kırarken (S&P 500 ve Nasdaq tüm zamanların en yüksek seviyesinde kapattı), bu rallinin temelinde suni bir zemin olduğu iddia ediliyor.
Cihat E. Çiçek, açıklanan %3’lük enflasyon rakamının gerçekle alakasının olmadığını, bunun kira fiyatlarının hesaplanma şekli (ev sahiplerinin eş değer evi kiralaması) gibi yapay ve toplanan/derlenen verilere dayandığını sertçe eleştiriyor. Ona göre, ABD’deki gerçek enflasyon bunun en az iki katı olabilir.
Daha da önemlisi, Fed’in yaklaşımı. Barış Soydan ve Cihat E. Çiçek, Merkez Bankalarının faizi artırması gerekirken, piyasayı iflaslardan kurtarmak için "mecburen, mecburiyetten" faizi düşürmek zorunda kalacağını belirtiyor. Bu durum, Fed’in bu hafta 25 baz puan indirim yapacağı beklentisini güçlendiriyor.
Bu ortam, riskli varlıklara yaradı. Barış Soydan, kripto piyasaları için bir dönüm noktasına dikkat çekiyor:
"JP Morgan'ın sahip oldukları Bitcoin'leri ve Etheriumları teminat olarak gösterebilecekler... [Bu] Bitcoin'in ve Etherium'un Amerikan finansal sistemine nasıl girdiğini nasıl reddedilemez bir hale geldiğini gösteren bir gelişme." — Barış Soydan.
Bu, Bitcoin’in kuruluş felsefesine (merkeziyetsizlik) tamamen aykırı bir gelişme olmasına rağmen, Barış Soydan’ın belirttiği gibi, kriptoların artık merkezi finans sistemine entegre olduğunu ve yönünün ABD politika ve siyasetine (özellikle Trump’ın Çin görüşmeleri gibi) bağlı kaldığını gösteriyor.
Türkiye Borsası (BIST): Siyasi Tansiyon ve 14.000 Hedefi Arasında
Borsa İstanbul (BIST 100), siyasi risklerin kısa vadede azalmasıyla (CHP Kurultay davasının iptali) yüzü gülen endekslerden oldu ve %3,5’luk bir atak yaptı. Analist Devrim Akyıl, BIST'in 10.000 seviyesinden tepki verdiğini ve Kasım-Aralık aylarında yeni zirvelere doğru hareket ederek yıl sonu için 14.000 hedefine ulaşma potansiyeli taşıdığını düşünüyor.
Ancak bu iyimser tabloyu gölgeleyen çok ciddi riskler mevcut. Erdal Sağlam, siyasi tansiyonun düşürülme niyetinin olmadığını, aksine casusluk soruşturmaları ve kayyum atamaları gibi olaylarla piyasaları gergin tutan yeni sopaların sürekli oluşturulduğunu belirtiyor. Erdal Sağlam’a göre, bu siyasi gerilim, en ufak bir haberde bile büyük tepkiler yaratan ve doğal olarak enflasyonu artırıcı rol oynayan bir ortama yol açıyor. Devrim Akyıl da bu siyasi operasyonların, risk alma konusunda zorlanma yarattığını ve dolar bazında uzun vadeli resmin hala "bozuk" olduğunu ekliyor. Türkiye Borsası, bir yandan Devrim Akyıl'ın teknik hedeflerine yürüme potansiyeli gösterirken, diğer yandan Erdal Sağlam’ın dikkat çektiği kontrolsüz siyasi risklerin gölgesinde kalmaya devam ediyor.
Bireysel Emeklilik Sistemi (BES): Kamu Güvensizliği ve Söğüşlenme Riski
Son dönemde BES’te yapılan yasal değişiklikler (devlet katkısının %50’den %0’a kadar düşürülme yetkisi) büyük tartışma yarattı. Bu durum, kamuya duyulan güvensizliği yeniden gündeme taşıyor.
Analist Cihat E. Çiçek, bu alanda en sert eleştiriyi getirerek, içinde kamu olan maddi bir konudan kesinlikle uzak durduğunu belirtiyor. Bu eleştirinin temelinde ise geçmişteki deneyimler ve kamu tarafından yönetilen sistemlerdeki "söğüşlenme" riski yatıyor.
"Ben malımı biliyorum abi ben malımı biliyorum ya kesin ya dünyanın en yüksek şeyini aldılar aidatlarını kestiler... ben kamuyla tamam mı yakınından geçmem içinde para olan maddi bir konu olan kamuyla ilgili şey ben abi söğüşleneceksem söyüşlenmem özel sektörde söyüşleneyim." — Cihat E. Çiçek.
Cihat E. Çiçek, BES fonlarının yüksek aidat kesintileriyle çalıştığını ve düşük bir emeklilik geliri sunabileceğini ima ederken, Erdal Sağlam’ın belirttiği gibi, mevcut ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadeledeki kredibilite erozyonu bu tür sistemlere olan güveni de kaçınılmaz olarak azaltıyor. Eğer hükümet tasarrufları manipüle etme yetkisini elinde tutuyorsa, BES, Cihat E. Çiçek'in gördüğü gibi, uzun vadeli bir yatırım aracı olmaktan ziyade, devletin düşük faizli borçlanma aracı haline gelebilir.
Özet Çıkarım: Kaçınılmaz Olan: Ya Çöküş Ya Reform
Uzmanların analizlerine bakıldığında, küresel ve yerel ekonomilerin derin bir yol ayrımında olduğu görülüyor. Altın ve gümüş, büyük iflas korkusu ve parasal sistemlere olan güvensizlik nedeniyle 8.000 dolarlık hedeflere doğru itiliyor. Fed, iflasları önlemek adına faiz indirimine mecbur kalırken, Türkiye’de Merkez Bankası kredibilitesini feda etme pahasına kuru frenlemeye çalışıyor.
Bu durum bize şunu gösteriyor: Merkez Bankaları, piyasaları kontrol etmek için artık eski yöntemleri (faiz yükseltme) kullanamıyor, çünkü bu sadece iflasa neden oluyor. Ya küresel sistemde köklü bir reform yapılacak ya da dünya, kamyon frenleri patlamışçasına (Cihat E. Çiçek’in ifadesiyle) duvara toslayacak. Bu karmaşık ortamda, yatırımcıların en büyük çıkarımı, geleneksel güven mekanizmalarının çöktüğü ve fiziki varlıkların, kağıt paranın hükümranlığının azaldığı yeni bir döneme girdiğimizdir.