Altın Çakıldı: Dört Uzman Ne Diyor, Yatırımcı Şimdi Ne Yapmalı?
Giriş: Zirveden Gelen Düşüşün Ardından
Rekor seviyeleri gördükten sonra altın fiyatlarında yaşanan keskin düşüş, birçok yatırımcıyı belirsizlik ve kafa karışıklığı içinde bıraktı. Zirveden gelen bu sert satış dalgası bir alım fırsatı mı, yoksa daha büyük bir düşüşün habercisi mi?
Bu yazı, piyasadaki gürültüyü azaltmak amacıyla Türkiye'nin önde gelen dört finans yorumcusunun (Artunç Kocabalkan, Barış Soydan, Selçuk Geçer ve Tunç Şatıroğlu) görüşlerini mercek altına alıyor. Dört uzman da bu düşüşün uzun vadeli trendi bozmadığı konusunda hemfikir olsa da, yatırımcının en kritik sorusuna verdikleri cevapta keskin bir şekilde ayrışıyorlar: Bu bir "altın" alım fırsatı mı, yoksa acemileri tuzağa çeken bir "ölü kedi zıplaması" mı?
1. Düşüşün Perde Arkası: "Stratejik Düzeltme" mi, "Panik Tuzağı" mı?
Piyasadaki paniğe rağmen, analiz edilen dört uzmanın da üzerinde anlaştığı temel bir konsensüs bulunuyor: Bu bir trend sonu değil, sağlıklı bir düzeltme. Ancak bu düzeltmenin tanımı ve derinliği konusunda görüşler ayrışıyor.
Barış Soydan, düşüşün arkasındaki teknik ve piyasa dinamiklerine dikkat çekiyor. Hem küresel piyasalardaki kâr realizasyonları hem de Türkiye'deki yerel satış baskısı bu düşüşü tetikledi. Özellikle Kapalıçarşı'da artan satışlar ve alış-satış makasının 100 liraya kadar genişlemesi, yurt içi baskıyı gözler önüne seriyor. Teknik olarak ise Soydan, ons altında iki kez zirve yapıldıktan sonra gelen düşüşle oluşan ve bir düzeltme sinyali olarak kabul edilen "M formasyonuna" (ikili tepe) işaret ediyor.
Artunç Kocabalkan ise düşüşü hız faktörüyle açıklıyor. Yükselişin olağanüstü hızlı olduğunu belirten Kocabalkan, kendi sosyal medya paylaşımını referans göstererek durumu, "6 ayda olacak hareketin 20 güne sığdığını" şeklinde özetliyor. Bu nedenle yaşanan sert düşüşü, piyasanın sağlıklı bir nefes alması olarak görülebilecek bir "temizlenme" olarak nitelendiriyor.
2. Kritik Soru: "Şimdi Alınır mı?" Konusundaki Keskin Fikir Ayrılıkları
Ancak "düzeltme" tanımındaki bu ortaklık, yatırımcının asıl sorusu olan "Şimdi alınır mı?" masaya geldiğinde yerini keskin bir fikir ayrılığına bırakıyor. Bu noktada analizler, iki ana kampa ayrılıyor: Fırsatçılar ve temkinliler.
İyimser ve Net Görüş: Artunç Kocabalkan
Artunç Kocabalkan, net seviyeler belirterek en eyleme dönük tavsiyeyi sunuyor. Ona göre ana trend bozulmadı ve düşüşler alım fırsatı niteliğinde. Kocabalkan, ons altın için 4155 üzerinde hareketin tetiklenebileceğini, 4210'un üzerinde ise bunun bir "kesin al" sinyali olacağını belirtiyor.
Temkinli ve Uyarıcı Görüş: Tunç Şatıroğlu
Tunç Şatıroğlu ise tam tersi bir yaklaşımla yatırımcıları güçlü bir şekilde uyarıyor. Bu tür sert düşüşlerin ardından gelen toparlanma denemelerinin yanıltıcı olabileceğini ve bunun bir "ölü kedi zıplaması" olabileceğini ifade ediyor. Geçmişteki benzer düşüşleri (2011 ve 2020) örnek gösteren Şatıroğlu, aceleci davranmak yerine piyasada net bir "taban oluşumunu" beklemenin önemini vurguluyor.
Uzun Vadeli ve Jeopolitik Perspektif: Selçuk Geçer
Selçuk Geçer, kısa vadeli dalgalanmaları tamamen göz ardı ederek makro resme odaklanıyor. Ona göre altındaki asıl yükseliş hikayesi, tırmanan jeopolitik gerilimler ve ima ettiği "3. Dünya Savaşı" ihtimalidir. Bu büyük resim karşısında mevcut düşüşün bir önemi olmadığını savunan Geçer, altının ilk hedefinin "kolay bir şekilde 6.000 dolar olacağını" öngörüyor.
Uluslararası Not: Ole Hansen (Saxo Bank)
Barış Soydan'ın aktardığı Saxo Bank analisti Ole Hansen'in görüşü, temkinli tarafa uluslararası bir veri ekliyor. Hansen'e göre, eğer zirveden başlayan düzeltme devam ederse ons altının 3.973 dolara kadar gerileme potansiyeli bulunuyor.
3. Gümüş Neden Daha Çok Vuruldu?
Gümüşteki düşüşün altından neden daha sert olduğu sorusuna Barış Soydan'ın analizi net bir cevap sunuyor. Bunun iki temel nedeni var:
- Sığ Piyasa: Gümüş piyasası, altına kıyasla çok daha sığdır, bu da fiyat hareketlerinin daha sert olmasına yol açar.
- Arz Sıkışıklığının Giderilmesi: Londra'da bir süredir devam eden arz sıkışıklığı, Çin ve Amerika'dan "uçaklarla 1000 tondan fazla gümüş taşınarak" giderildi. Bu durum, fiyat üzerindeki yukarı yönlü baskıyı ortadan kaldırdı ve düşüşü hızlandırdı.
4. Büyük Resim: Türkiye Ekonomisi ve Ufuktaki "Kur Şoku" Tehlikesi
Uzmanların analizleri sadece değerli metallerle sınırlı kalmıyor; Türkiye ekonomisine dair önemli uyarılar da içeriyor.
Bu konuda en çarpıcı uyarı Selçuk Geçer'den geliyor. Geçer, altın analizinin ötesine geçerek Türkiye ekonomisi için "büyük kur şoku geliyor" uyarısında bulunuyor. Bu iddiasını, reel sektörün rekor seviyeye ulaşan döviz yükümlülüklerine ve son dönemde hem muhalif hem de hükümete yakın iş dünyası temsilcilerinden gelen artan şikayetlere dayandırıyor.
Geçer'in durumu özetleyen analizi oldukça dikkat çekici:
Reel sektörün bas bas bağırmasının iki temel nedeni olabilir: Birincisi gerçekten batıyorlar. İkincisi de olası bir kur şokunun haberini bize veriyor ve bizi buna hazırlıyor olabilirler.
Geçer'in bu makro ve dramatik uyarısı uzun vadeye işaret ederken, Barış Soydan piyasanın gözünü daha yakın bir ufka, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın faiz kararına çevirdiğini hatırlatıyor. Bu durum, piyasa oyuncularının apokaliptik senaryolardan önce, kısa vadeli TL enstrümanlarının getirisini etkileyecek somut verilere odaklandığını gösteriyor.
Sonuç: Yol Haritası mı, Mayın Tarlası mı?
Dört uzmanın analizleri bir araya getirildiğinde net bir tablo ortaya çıkıyor: Hepsi altının uzun vadeli yükseliş hikayesine inanıyor, ancak kısa vadeli yol haritası konusunda keskin bir şekilde ayrışıyorlar.
Son tahlilde, uzmanların sunduğu panorama, yatırımcının kendi karakterini sorgulamasını gerektiriyor. Bir yanda Kocabalkan'ın sunduğu teknik seviyelere dayalı, cesur ve trader-odaklı bir yaklaşım var. Karşısında ise Şatıroğlu'nun tarihsel verilerle desteklediği, sabrı ve teyidi önceleyen temkinli yatırımcı duruşu yer alıyor. Geçer'in jeopolitik tırmanışa dayalı makro tezi bu kısa vadeli gürültüyü tamamen reddederken, Soydan'ın aktardığı uluslararası veriler temkinli tarafa ağırlık katıyor. Bu nedenle yatırımcının kararı, sadece rakamlara değil, "Ben ne tür bir yatırımcıyım?" sorusuna vereceği samimi cevaba bağlıdır.



