ALTIN Ons ve Gram Analizleri

"Altın ons ve gram fiyatlarında küresel dalgalanmaların arkasındaki dinamikleri keşfedin!"

Amerikan Borsa Analizleri

"Wall Street'in nabzını tutun: Nasdaq ve Dow Jones endekslerindeki kritik hareketleri analiz ediyoruz."

BİST Türkiye Borsa Analizleri

"BİST 100'de fırsatlar ve riskler: Yerel piyasanın en güncel teknik ve temel analizleri burada."

GÜMÜŞ Ons ve Gram Analizleri

"Gümüş piyasasında volatilite yükseliyor: Ons ve gram fiyat tahminlerimizle yatırım stratejilerinizi güçlendirin."

Haftalık Piyasa Özeti

"Altın, döviz, borsa ve gümüşte haftanın en kritik gelişmeleri ve önümüzdeki dönemin anahtar beklentileri tek bakışta!"

29 Ekim 2025

Altın: "Manipülasyon Piyasası" Uyarısı ve Fırsat İkilemi



Uzmanlar İkiye Bölündü: Altın İçin Alım Zamanı Mı, Borsa İçin Tehlike Çanları Mı Çalıyor?

Giriş: Piyasaların Sisli Sularında Yön Bulmak

Yatırımcılar için pusulanın şaştığı, sisli bir dönemden geçiyoruz. Bir yanda rekor seviyelerden sert düzeltmelere geçen varlık fiyatları, diğer yanda ise birbirine zıt tavsiyeler veren uzman görüşleri kafa karışıklığını artırıyor. Bu bilgi bombardımanı arasında yatırımcıların yön bulması her zamankinden daha zor hale geldi. Bu yazının amacı, Türkiye'nin önde gelen ekonomi yorumcularının son analizlerinden en kritik ve şaşırtıcı içgörüleri sentezleyerek mevcut piyasa iklimine dair bir netlik sunmaktır. Peki, bu karmaşık tabloda yatırımcılar ne yapmalı?




1. Altın: "Manipülasyon Piyasası" Uyarısı ve Fırsat İkilemi

Düşüş Alım Fırsatı mı, Düzeltmenin Başı mı?

Ons altının son haftalarda yaşadığı keskin düşüş, uzmanların iki ana kampa ayrılmasına yol açtı: taktiksel alım fırsatı görenler ve temkinli bekleyişi savunanlar. İslam Memiş ve Cihat E. Çiçek gibi isimler bu geri çekilmeyi sağlıklı ve beklenen bir düzeltme olarak görüyor. Piyasa zamanlamasına odaklanan bir yaklaşımla İslam Memiş, mevcut durumu bir "manipülasyon piyasası" olarak tanımlarken, mevcut seviyelerin ABD Merkez Bankası (Fed) kararının tetiklemesi beklenen bir toparlanma öncesinde kısa vadeli bir alım fırsatı sunduğunu belirtiyor.

Bu görüşe karşın, daha temkinli ve trendi izleyen bir duruş sergileyen Tunç Şatıroğlu, yaşanabilecek olası bir yukarı yönlü tepkinin, daha önce satış yapmamış olanlar için bir "satış fırsatı" olacağını savunuyor. Kendisi, altının önümüzdeki üç ay boyunca yatay bir seyir izleyebileceği ("bir 3 ay oyalanabiliriz") uyarısında bulunuyor. Risk yönetimini teknik seviyelere dayandıran Artunç Kocabalkan ise ons altının ons başına 3.950 Dolar seviyesinde güçlü bir desteği olduğunu ve bu durumun aşağı yönlü riskleri sınırladığını ifade ediyor.

Türkiye'deki yatırımcılar için ise denkleme ek bir risk faktörü daha giriyor. Barış Soydan, ithalat kotaları ve üretim sorunları nedeniyle Türkiye'de fiziki gram altının dünya fiyatlarına kıyasla önemli bir primle satıldığına dikkat çekiyor.

Kısa vadeli dalgalanmaları göz ardı eden uzun vadeli yatırımcı felsefesini özetleyen Cihat E. Çiçek'in şu sözleri ise durumu net bir şekilde ortaya koyuyor:

"Bu dalgalanmadan rahatsız olan varsa, midesi kaldırmayan... koşup kuyumcudan götürüp bozdursunlar yani. Ama söylüyorum, bunlar olacak, daha da düşebilir. Düşmesi sağlıklı."

Dolayısıyla, Türk yatırımcısı için altın denklemi iki katmanlı bir hal alıyor: Küresel piyasalarda İslam Memiş'in öngördüğü Fed kaynaklı bir toparlanma gerçekleşse dahi, Barış Soydan'ın işaret ettiği yurt içi prim riski bu potansiyel kazancı eritebilecek bir yerel tehlike olarak masada duruyor.

2. Gümüş: Altının İzinde, Daha Sert Dalgalanmalarla

Yüksek Oynaklık, Yüksek Potansiyel mi?

Gümüş piyasasındaki genel kanı, altını yakından takip ediyor ancak çok daha yüksek bir oynaklık içeriyor. Yorumcular, gümüşteki hareketlerin altının bir yansıması olsa da, dalgalanmaların şiddetinin daha fazla olduğu konusunda hemfikir.

Tunç Şatıroğlu, gümüşteki düşüşün altından bile daha sert olduğunu belirterek yatırımcıların bu varlıkta ekstra dikkatli olması gerektiğini vurguluyor. Volatil bir varlıkta nasıl disiplinli bir strateji izlenebileceğine dair bir örnek ise İslam Memiş'ten geliyor. Memiş, gümüş için 49, 47 ve 45 dolar gibi önceden belirlediği kademeli alım seviyelerine sadık kalarak planlı bir stratejinin bu oynaklıkta nasıl başarıyla uygulanabileceğini gösterdiğini belirtiyor. Bu durum, gümüş yatırımcısının temel ikilemini ortaya koyuyor: Şatıroğlu'nun uyardığı sert dalgalanmalardan kaçınmak mı, yoksa Memiş'in örneğindeki gibi bu dalgalanmayı disiplinli bir alım planıyla yönetmek mi?

3. Amerikan Borsası: Rekor Zirvelerdeki Balon Riski

Parti Devam Edecek mi, Yoksa Müzik Durmak Üzere mi?

ABD borsaları rekor seviyelerde seyrederken, uzmanların genel görünümü "temkinli iyimserlik" olarak özetlenebilir. Tunç Şatıroğlu, Nasdaq endeksi özelinde oldukça pozitif bir duruş sergiliyor. AFT gibi teknoloji fonlarını öneren Şatıroğlu, mevcut rallinin tabana yayıldığı için sağlıklı olduğunu ve yükselişin devam etme potansiyeli taşıdığını düşünüyor; ancak Fed faiz kararı öncesi ve günü işlem yapmak için doğru zaman olmadığını belirterek zamanlama konusunda uyarıyor.

Bu boğa piyasasına tam zıt bir görüş ise Artunç Kocabalkan'dan geliyor. Kocabalkan, kendi analizlerinin önümüzdeki iki hafta içinde Amerikan borsalarında "acayip bir satış" potansiyeline işaret ettiği konusunda ciddi bir uyarıda bulunuyor.

Bu iki zıt kutup arasında daha nüanslı bir pozisyonu ise Citi analisti Scott Kronert'in görüşlerini aktaran Barış Soydan temsil ediyor. Soydan, teknoloji hisselerinde bir "balon" olduğunu kabul etmekle birlikte, şirket karlarının güçlü gelmeye devam ettiği sürece bu balonun patlamadan büyümeye devam edebileceğini belirtiyor. Bu analizler ışığında yatırımcı, Şatıroğlu'nun işaret ettiği sağlıklı trende mi güvenmeli, yoksa Kocabalkan'ın uyardığı ani satış riskine karşı pozisyon mu almalı sorusuyla karşı karşıya kalıyor.

4. Türkiye Borsası: Ekonomik Verilerden Çok Siyasi Fısıltılar

Rota Siyasi Gündemle Çiziliyor

Borsa İstanbul söz konusu olduğunda, uzmanlar arasında nadir görülen bir fikir birliği var: Borsanın yönünü ekonomik veriler değil, neredeyse tamamen yurt içi siyasi gelişmeler belirliyor.

Murat Muratoğlu, analizinde piyasa hareketlerinin mahkeme kararları ve "kayyum" atanma riski gibi siyasi olaylarla nasıl birebir örtüştüğünü grafiklerle gösteriyor. Ona göre piyasalar artık "siyasetin esiri" olmuş durumda. Cihat E. Çiçek de bu durumu, yükselmeye çalışan borsanın kafasına tekrar tekrar inen bir "siyasi balyoz" olarak tasvir ediyor.

Bu genel karamsar tablo içinde nadir bir iyimser ses İslam Memiş'ten geliyor. Memiş, kısa vadede 11.800 puan seviyesinin hedefte olabileceğini belirterek pozitif beklentisini koruyor. Ancak manipülasyon riskine karşı en sert uyarı Artunç Kocabalkan'dan geliyor. Kocabalkan, özellikle küçük ölçekli hisselerden uzak durulması gerektiğini, bu hisseleri manipülasyon riski nedeniyle "kumar kağıtları" olarak nitelendirdiğini ifade ediyor. Sonuç olarak Borsa İstanbul yatırımcısı, bir yanda siyasi belirsizliklerin yarattığı aşağı yönlü baskı, diğer yanda ise teknik hedeflere dayalı kısa vadeli yükseliş potansiyeli arasındaki sıkışmışlık hissini derinden yaşıyor.

5. Bireysel Emeklilik Sistemi (BES): Uzmanların Gündem Dışı Bıraktığı Alan

Uzun Vadeli Yatırımcının Kalesi

Bireysel Emeklilik Sistemi (BES), milyonlarca Türk vatandaşı için uzun vadeli tasarruf ve emeklilik planlamasının temel direklerinden birini oluşturuyor. Ancak bu sistemin önemi, güncel piyasa yorumlarına aynı ölçüde yansımıyor. İncelenen kaynaklarda yer alan ve bu yazıda görüşlerine yer verilen uzmanların hiçbiri, son dönemdeki analizlerinde BES fonlarına yönelik spesifik bir değerlendirme veya öngörüde bulunmadı. Bu bölüm, konunun önemini teslim etmek amacıyla eklenmiş olup, analiz edilen uzmanlardan bu alana dair somut ve güncel bir içgörü mevcut değildir.


Sonuç: Pusulanız Siyaseti mi, Ekonomiyi mi Göstermeli?

Uzmanların analizleri bir araya getirildiğinde ortaya çıkan ana tema oldukça net: Küresel varlıklar için pusula ekonomiyi gösterirken, Türkiye'deki varlıklar için ibre neredeyse tamamen siyaseti işaret ediyor. Altın ve Amerikan borsaları gibi enstrümanların geleceği Fed'in para politikasına, küresel jeopolitik gelişmelere ve şirket karlarına bağlıyken; Borsa İstanbul'un kaderi mahkeme koridorlarında ve siyasi kulislerde çiziliyor.

Bu ayrım, yatırımcıların farklı yatırım felsefeleri benimsemesini de zorunlu kılıyor. İslam Memiş gibi piyasayı zamanlamaya çalışanlar için Fed kararları kritikken, Tunç Şatıroğlu gibi trendi izleyenler daha temkinli bir bekleyişi, Cihat E. Çiçek gibi uzun vadeli düşünenler ise kısa vadeli gürültüyü tamamen göz ardı etmeyi tercih ediyor.

Murat Muratoğlu ve Kerim Rota gibi isimlerin analizleri, Türkiye'de siyasi kararlar ile ekonomik sonuçlar arasındaki bu derin ve kopmaz bağı gözler önüne seriyor. Bu yeni yatırım denkleminde, portföyünü korumak isteyen yatırımcının sadece bir ekonomist gibi değil, aynı zamanda bir siyaset analisti gibi düşünmesi gerekiyor. Peki, sizin yatırım kararlarınızda hangi faktör daha ağır basıyor?

28 Ekim 2025

Altın Düşerken Borsalar Yükselecek mi? 7 Uzman Yorumcudan Çarpıcı Öngörüler



Altın Düşerken Borsalar Yükselecek mi? 7 Uzman Yorumcudan Çarpıcı Öngörüler

Giriş: Belirsizlik Sisindeki Yatırımcı

Yatırımcılar için pusulanın şaştığı, yönlerin birbirine karıştığı bir dönemden geçiyoruz. Bir yanda ABD-Çin arasında olası bir ticari ateşkes haberiyle gelen geçici bir bahar havası, diğer yanda ufuktan hiç ayrılmayan jeopolitik risk gölgeleri. Bir yanda Fed'den beklenen faiz indirimlerinin yarattığı iyimserlik, diğer yanda bu beklentiye rağmen güvenli liman altının beklenmedik düşüşü. Piyasaları saran bu çelişkili sinyal seli, en deneyimli yatırımcıyı dahi bir sonraki hamlesi konusunda tereddütte bırakıyor. Bu makale, Türkiye'nin önde gelen finans yorumcularının farklı bakış açılarını sentezleyerek bu belirsizlik sisini dağıtmayı ve yatırımcılara mevcut manzarayı anlamlandırmaları için analitik bir yol haritası sunmayı amaçlıyor.



1. Altın: Düzeltme Fırsatı mı, Düşüşün Başlangıcı mı?

Uzmanlar arasındaki en büyük fikir ayrılığı, hiç şüphesiz altın cephesinde yaşanıyor. Mevcut fiyat hareketini geçici bir geri çekilme ve alım fırsatı olarak görenlerle, daha derin bir düşüşün başlangıcı olabileceği konusunda uyaranlar keskin bir şekilde ayrışıyor. Buradaki asıl çatışma, kısa vadeli piyasa gürültüsü ile uzun vadeli yapısal gerçekler arasında düğümleniyor.

Bir grup uzman, mevcut altın fiyatlarını uzun vadeli birikim için bir zemin hazırlığı olarak görüyor. Örneğin Selçuk Geçer, 4.000 dolar seviyesini bir "denge arayışı" ve bir sonraki yükseliş için taban oluşturma çabası olarak nitelendiriyor. Artunç Kocabalkan da altının 4.000 dolar altına inmesini beklemediğini belirterek, kıymetli metalin seküler yükselişini destekleyen temel nedenlerin gücünü koruduğunu savunuyor. Bu görüşü, Fed faiz indirimleri, merkez bankalarının alımları ve jeopolitik risklerin altını eninde sonunda yeniden yukarı taşıyacağını öngören Barış Soydan da destekliyor. Bu sabırlı duruşun belki de en net özetini, altını "uyuyan altın" olarak tanımlayan ve mevcut dönemi paniğe kapılmadan, kademeli bir alım fırsatı olarak gören Cihat E. Çiçek yapıyor.

Bu iyimserliğin karşısında ise temkinli olunması gerektiğini düşünen ve düşüşün derinleşebileceği uyarısında bulunan bir grup yer alıyor. Tunç Şatıroğlu, daha önce satış tavsiyesinde bulunduğunu hatırlatarak, olası bir ABD-Çin anlaşmasının altın üzerinde daha fazla satış baskısı yaratabileceğini ve hedefin 3.723 dolara kadar inebileceğini öngörüyor. Emre Şirin de benzer şekilde, değerli metallerin sert yükselişlerin ardından yıl sonuna kadar sürebilecek doğal bir düzeltme ve dinlenme sürecine girdiğini düşünüyor. İslam Memiş ise mevcut hareketleri geniş bir alım-satım bandı içinde değerlendiriyor. Ona göre 3.800 dolar seviyesi, düşüşün alım için ikna edici bir derinliğe ulaştığını gösterecek kritik bir taban noktası ve bu seviyeyi görmeden harekete geçmek için erken olabilir.

Bu iki zıt kutup, piyasanın temel ikilemini gözler önüne seriyor: ABD-Çin ateşkesi gibi anlık haberler kısa vadede altın üzerinde baskı yaratırken; merkez bankası politikaları, küresel istikrarsızlık ve devasa borçluluk gibi yapısal sorunlar uzun vadeli yükseliş argümanını desteklemeye devam ediyor. Bu noktada Cihat E. Çiçek'in tespiti, altta yatan ana motivasyonu anlamak için bir anahtar sunuyor. Çiçek'e göre mevcut varlık alımlarının arkasındaki temel itici güç, kâr etme arzusundan çok daha derin bir endişeden kaynaklanıyor: Değer kaybeden kağıt paradan bir kaçış arayışı.

"Herkes varlıklara koşuyor kar edeceği için koşmuyor; kaçacak yer arıyor, kağıt paradan nereye kaçabiliriz diye."

2. Gümüş: Sanayinin Gözdesi mi, Altının Gölgesinde mi?

Genellikle altınla birlikte hareket etse de bazı uzmanlar gümüş için benzersiz ve güçlü bir temel hikayeye dikkat çekiyor. Barış Soydan, bu konuda oldukça iyimser bir tablo çiziyor. 2020'den bu yana endüstriyel gümüş talebinin arzı aştığını belirten Soydan, bu temel arz-talep dengesizliğinin gelecekteki fiyat artışı için son derece sağlam bir zemin oluşturduğunu savunuyor.

Ancak gümüşün hikayesi iki farklı mercekten okunabilir. Soydan'ın sanayi odaklı iyimserliğinin karşısında, Tunç Şatıroğlu gibi daha temkinli yorumcular, gümüşteki görünümün "iyi olmadığını" ve altının zayıf seyrinden kurtulamayarak daha aşağı seviyeleri görebileceğini ima ediyor. Gümüşün gelecekteki yolu, yatırımcıların onu sanayinin vazgeçilmez bir metali olarak mı göreceğine, yoksa sadece "altının küçük kardeşi" olarak mı muamele etmeye devam edeceğine bağlı olabilir.

3. Amerikan Borsaları: Rallinin Devamı mı, Büyük Çöküşün Habercisi mi?

ABD borsaları, uzmanlar arasında en keskin ayrışmaların yaşandığı bir diğer alan. Bir yanda yükseliş momentumuna ve piyasanın sağlığına inananlar, diğer yanda tarihin en büyük çöküşlerinden birinin yaklaştığına dair ciddi uyarılarda bulunan aykırı sesler var.

Piyasadaki yükseliş beklentisi oldukça güçlü. Tunç Şatıroğlu, S&P 500 için 7.400 hedefini vererek bu iyimserliğin bayraktarlığını yapıyor ve ralliyi "tabana yayılan, sağlıklı bir yükseliş" olarak nitelendiriyor. Hatta Nasdaq ETF'leri için net bir şekilde "Alın" tavsiyesinde bulunmaktan çekinmiyor. Artunç Kocabalkan ve Barış Soydan da Fed beklentileri ile yumuşayan ticaret gerilimlerinin yarattığı pozitif havanın borsaları desteklemeye devam ettiğine işaret ediyor.

Bu coşkunun tam karşısında ise piyasa tarihine geçebilecek nitelikte, güçlü ve aykırı bir uyarı yer alıyor. Cihat E. Çiçek, büyük bir borsa çöküşünün kaçınılmaz olduğuna inanıyor. Bu iddiasını desteklemek için en çarpıcı kanıtı olarak ise yatırım dehası Warren Buffett'ı gösteriyor. Buffett'ın şirketi Berkshire Hathaway'in, mevcut fiyatlardan hisse senedi almak yerine kenarda 344 milyar dolar nakit benzeri varlıkta beklemesini, en ünlü hisse senedi yatırımcısının bile piyasada büyük bir düşüş beklediğinin en bariz işareti olarak yorumluyor.

Bu noktada dikkat çeken ise, Çiçek'in bu durumu altın analizindeki temel teziyle birleştirmesi. Ona göre mevcut ralli, ekonomik güçten değil, yatırımcıların değerini yitiren kağıt paradan çaresizce ve ne bulursa ona sığındığı bir "kaçış"tan kaynaklanıyor. Bu perspektif, hem altının uzun vadeli değerini hem de borsalardaki irrasyonel görünen yükselişi aynı çatı altında açıklıyor.

4. Borsa İstanbul: Siyasi Belirsizliklerin Gölgesinde Fırsat Var mı?

4.1. Siyaset Baskısı ve Yabancı Yatırımcı Endişesi

Yorumcuların bir kısmı, siyasi iklimin yarattığı belirsizlikler nedeniyle temkinli bir duruş sergiliyor. Tunç Şatıroğlu ve Barış Soydan, "İmamoğlu davası" ve "kayyum söylentileri" gibi spesifik siyasi haberlerin yabancı yatırımcıyı caydırdığını ve piyasa üzerinde kronik bir satış baskısı yarattığını belirtiyor. Artunç Kocabalkan ise böyle belirsiz bir ortamda yatırımcıları tüyoların peşinden koşmamaları konusunda net bir dille uyarıyor:

"Bedava peynir ancak fare kapanında olur."

4.2. Gürültüyü Aşıp Yükselişe Odaklanmak

Diğer yandan, mevcut siyasi dalgalanmayı geçici gören ve yükselişe odaklanan bir grup da bulunuyor. Emre Şirin ve İslam Memiş gibi yorumcular, bu oynaklığı küçük yatırımcıyı silkelemek için tasarlanmış geçici bir "gürültü" olarak değerlendiriyor. Kasım ayı için pozitif beklentilerini koruyan bu yorumcular, yaşanan düşüşlerin alım fırsatı olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve piyasanın siyasi haberlerin etkisini "normalleştirmeye" başladığını düşünüyor.

Sonuç: Pusulayı Doğru Ayarlamak

Piyasaların kalbinde derin bir çatışma yatıyor: Değerli metallerde kısa vadeli haber akışlarının yarattığı baskı, kağıt paradan kaçışın tetiklediği uzun vadeli değer arayışıyla çarpışıyor. Okyanusun diğer yakasında, Amerikan borsalarındaki coşkulu ralli, tarihin en büyük yatırımcılarından birinin kenarda beklediği devasa nakitle tezat oluşturarak büyük bir çöküş ikilemini besliyor. Yurt içinde ise Borsa İstanbul, siyasi risklerin gölgesinde bir fırsat mı yoksa bir tuzak mı sunduğu sorusuyla yatırımcıları ikiye bölüyor.

Uzmanlar arasında dahi bu kadar net fikir ayrılıkları varken, doğru kararı vermek her zamankinden daha zor görünüyor. Çelişkili analizlerle dolu bir piyasada yatırımcı, anlık trendi mi takip etmeli, kalabalığın aksine mi pozisyon almalı, yoksa en ihtiyatlı strateji, bu yoğun sisin dağılmasını sabırla beklemek mi?

26 Ekim 2025

Dünya Resesyona mı Giriyor?



Merkez Bankaları 25 Yılın REKORU İle Faiz Düşürüyor.
Altın 4100 USD Üstünde mi Kalacak?
(Büyük Kriz ve İBB Gerilimi)

Bu makalemizde, global ekonominin karşı karşıya olduğu büyük panik ortamını, merkez bankalarının rekor faiz indirimlerini ve jeopolitik risklerin değerli metaller ile Borsa İstanbul üzerindeki etkilerini analiz ettik.

Uzmanlar Uyardı: Altın, Borsa ve Fonlarda Yatırımcının Bilmesi Gereken 5 Kritik Gerçek

Giriş: Belirsizlikte Rota Ararken

Yatırımcılar için belirsizliklerle dolu bir dönemden geçiyoruz. Piyasalar bir yandan dalgalanırken, diğer yandan uzmanların birbiriyle çelişen ve kafa karıştırıcı olabilen yorumları arasında doğru yolu bulmak zorlaşıyor. Bu makalenin amacı, önde gelen finans yorumcuları Cihat E. Çiçek, Devrim Akyıl, Tuncay Turşucu, Barış Soydan ve Erol Polat’ın en etkili analizlerini sentezleyerek ve eleştirerek önümüzdeki dönem için net bir yol haritası sunmaktır.

1. Altın: Merkez Bankalarının Öncülük Ettiği Bir Panik Satın Alımı mı?

Cihat E. Çiçek’in aktardığına göre, dünya genelinde altına yönelik devasa bir talep artışı yaşanıyor. Merkez bankaları yılbaşından bu yana 830 tonluk rekor bir alım gerçekleştirirken, sadece Çin’de bir haftada satılan altın sertifikası miktarı 86 tona ulaştı. Bu durum, sıradan bir yatırımcı korkusunun ötesinde, merkez bankalarının bu trende aktif olarak öncülük ettiğini gösteriyor.

Devrim Akyıl, bu rallinin öncekilerden farklı olduğunu ve dolar sistemine duyulan güvensizliği yansıttığını belirtiyor. Altında yaşanan son fiyat düşüşünü ise uzun vadeli trendin bir değişimi olarak değil, sağlıklı bir teknik düzeltme ve potansiyel bir alım fırsatı olarak görüyor. Ancak bu noktada uzmanlar arasında derin bir stratejik ayrışma beliriyor. Akyıl bu düşüşü değerli metaller için taktiksel bir giriş noktası olarak görürken, Çiçek daha radikal bir savunma duruşu öneriyor: derinleşen sistemik bir sorunu öngörerek nakitte kalmayı ve ev gibi büyük alımları dahi durdurmayı tavsiye ediyor.

Cihat E. Çiçek durumu şu sözlerle özetliyor: “Halk zengin olup daha çok borsaya göre para kazanmak için değil, yaşam mücadelesi vermek için... Tek geçer akça altın olacak o ortamda.”

Bu bölümden çıkarılacak sonuç şudur: Talebi yönlendirenin sadece bireysel yatırımcılar değil, bizzat merkez bankaları olması, küresel finansal düzende önemli ve yapısal bir değişimin habercisi olabilir.

2. Gümüş: Endüstriyel Talebin ve Parasal Özelliğin Kesişim Noktası

Devrim Akyıl’a göre gümüşün cazibesi iki yönlü: hem kritik bir endüstriyel metal olması hem de tarihsel “parasal özelliğinin” yeniden hatırlanması. Akyıl, Londra Metal Borsası’ndaki fiziki gümüş sıkıntısına ve Türkiye’nin sadece bir ayda 1116 ton gümüş ithal etmesine dikkat çekiyor. Ayrıca, Şangay borsasındaki gümüş stoklarının da hızla azaldığını belirtiyor.

Tarihten bir anekdotla Akyıl, 1869’da Baron Rothschild’in gümüş fiyatlarının baskılanmasına karşı yaptığı uyarının bugün hâlâ geçerli olduğunu söylüyor. Bu durum, kağıt piyasasının fiziki gerçeklikten koptuğunun ve gümüşün gerçek değerinin henüz fiyatlanmadığının güçlü bir göstergesidir.

3. Amerikan Borsaları: Faiz İndirimi İkilemi ve Çin Faktörü

Barış Soydan ve Tuncay Turşucu’ya göre ABD piyasalarını yönlendiren iki ana faktör var: FED’in yaklaşan faiz kararı ve kritik Trump–Xi zirvesi. Ancak Cihat E. Çiçek, ezber bozan bir istatistik sunuyor: FED’in faiz indirimine başladığı son 9 dönemin 8’inde borsalarda ortalama %30’luk ciddi düşüşler yaşanmış.

Soydan’a göre ABD–Çin görüşmesinden çıkacak olası bir anlaşma “rahatlama rallisi” tetikleyebilirken, anlaşmazlık durumunda riskli varlıklarda sert satışlar ve altına yönelim yaşanabilir. Bu durum, yatırımcılar için büyük bir ikilem yaratıyor. Çiçek’in sunduğu tarihsel veri ise faiz indiriminin genellikle zayıflayan ekonominin sinyali olduğuna dikkat çekiyor.

4. Borsa İstanbul: Siyasi Rüzgarlar ve Yüksek Faizin Baskısı

Tuncay Turşucu, CHP davasının düşmesinin Türkiye’nin CDS risk primini 264 baz puandan 250’ye çekerek Borsa İstanbul’da olumlu hava yarattığını belirtiyor. Ancak Barış Soydan, bu iyimserliğin ne kadar kırılgan olduğunu hatırlatıyor; aynı gün ortaya çıkan “kayyum” söylentileri gibi siyasi risklerin bu kazançları hızla silebileceğini vurguluyor.

Turşucu’nun ana tezi ise net: yüksek faiz ortamında kalıcı bir borsa rallisi zordur. Mevduat faizleri yıllık %40–45 civarındayken, yatırımcıların ek risk alarak hisse senedine yönelmesi zorlaşıyor. Bu nedenle uzman, hisse bazlı seçici stratejilerin ön planda olacağını savunuyor.

5. Fon Piyasası: Faiz Düştükçe Öne Çıkan Alternatifler

Erol Polat’ın analizine göre, TCMB’nin faiz indirimleriyle Para Piyasası Fonları’nın cazibesi azaldı. Bunun yerine “Mutlak Getiri Hedefli Fonlar” öne çıkıyor. Bu fonlar, piyasanın yönünden bağımsız olarak arbitraj stratejisiyle getiri sağlamayı hedefliyor. Ancak Polat önemli bir farkın altını çiziyor: bu fonlarda “valör” bulunur, yani yatırılan para anında nakde çevrilemez.

Bu durum, yüksek getiri ile likidite arasında bir tercih yapma gerekliliğini doğuruyor. Kısacası, faizlerin düştüğü bir ortamda, yatırımcılar için yeni dönemin yıldızları bu fonlar olabilir.

Sonuç: Belirsizlikte Yatırımcının Pusulası Ne Olmalı?

Bu makalede öne çıkan analizler, yatırımcıların karşı karşıya olduğu iki temel stratejik kampı netleştiriyor.

Sistemik Risk Kampı: Cihat E. Çiçek ve Devrim Akyıl, küresel para sisteminde bir kırılmaya ve dolardan kaçışa dikkat çekerek altın ve gümüş gibi fiziki varlıklara yönelmenin gerekliliğini savunuyor.

Piyasa Navigasyon Kampı: Tuncay Turşucu, Barış Soydan ve Erol Polat ise mevcut piyasa yapısında seçici hareket etmeyi, faiz–getiri dengesine dikkat etmeyi ve fon çeşitlendirmesine odaklanmayı öneriyor.

Sonuç olarak, yatırımcılar için en değerli strateji tek bir “tüyo” değil, farklı görüşlerin ardındaki mantığı anlamaktır. En iyi yol, kişisel risk toleransına uygun, bilgiye dayalı ve dengeli bir yatırım yaklaşımıdır.

Altın 8.000 USD Olur mu? Faiz indirimleri Artık Mecbur mu?

Para Politikaları Çöktü: Uzmanlar Altın için Neden 8.000 Doları Konuşuyor ve Fed Neye Mecbur Bırakıldı?

Piyasalar gürültülü bir senfoni çalarken, bir yanda rekor kıran riskli varlıklar, diğer yanda eriyen merkez bankası kredibiliteleri var. Elinizdeki portföyün ne yöne gideceğini anlamaya çalışmak, küresel ekonominin hangi duvara toslayacağını tahmin etmeye çalışmak gibi. Analistlerin bir hafta boyunca masaya yatırdığı veriler, geleneksel ekonomi kurallarının artık geçersiz olduğunu ve dev finansal kuruluşların bile panik moduna geçtiğini gösteriyor.

Piyasa hareketlerinin arkasındaki gerçekler, çoğu zaman sezgilerimize aykırı çıkıyor. Uzmanlar Cihat E. Çiçek, Devrim Akyıl, Barış Soydan ve Erdal Sağlam’ın en çarpıcı değerlendirmelerini, temiz ve sohbet havasında bir kritik süzgecinden geçirerek derledik. İşte herkesin konuştuğu o şaşırtıcı çıkarımlar:


Altın: Küresel Çaresizliğin Son Sığınağı

Altının son dönemdeki muazzam yükselişi, genellikle piyasalardaki korku ve güvensizlik ortamının doğrudan bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Analist Cihat E. Çiçek, bu durumun basit bir fiyat artışından ziyade, sistemin dibe vurduğunun bir göstergesi olduğunu vurguluyor. Cihat E. Çiçek'in aktardığına göre, bu yükselişin ana nedeni büyük iflasların, resesyonun ve durgunluğun satın alınmasıdır.

En çarpıcı olan ise, tarihin en büyük bankacılık devlerinden JP Morgan'ın bile artık altına yönelik öngörülerini artırması. Cihat E. Çiçek, geçmiş döngü analizlerine dayanarak, altın fiyatlarının 2027-2028 yıllarına kadar 6.000 ila 8.000 dolara ulaşabileceğini öngören büyük tahminleri gündeme getiriyor. Bu durum, sadece bireysel yatırımcıların değil, devletlerin de siper aradığı bir ortam yarattı.

"Devletler bile saklanacak siper arıyor şu anda. Devletler siper arıyor, senin araman bir şey değil." — Cihat E. Çiçek.

Bu, altın yatırımlarının artık sadece enflasyondan korunma aracı değil, aynı zamanda küresel sistemdeki güven eksikliğinin en somut göstergesi olduğu anlamına geliyor. Devrim Akyıl da bu görüşü destekleyerek, altın ve gümüşün, risklerin fiyatlandığı değerli metaller olduğunu belirtiyor.

Gümüş: Altının Görünmez Yancısı ve Sanayi Riskleri

Gümüş, tarihsel olarak altın rallilerinin geriden gelen yancısı olsa da, analistler onun kendine özgü risklerine dikkat çekiyor. Cihat E. Çiçek'e göre, eğer bir resesyon veya durgunluk başlarsa, gümüşün üretimdeki kullanımı (özellikle güneş panelleri ve diğer sanayi uygulamalarında) düşebilir. Bu, gümüşün kısa vadede düşme potansiyeli taşıyan bir varlık olarak görülmesine neden oluyor.

Ancak bu düşüş riski, gümüşün değer koruma özelliğini ortadan kaldırmıyor. Cihat E. Çiçek, altına ulaşmanın zorlaşması nedeniyle, Hindistan ve Suudi Arabistan gibi büyük ülkelerin rezervlerine hacimli miktarlarda gümüş koymaya karar verdiğini aktarıyor. Analist Devrim Akyıl da, altın ve gümüş gibi fiziki enstrümanların politik ve ekonomik belirsizlik anlarında ne kadar rahatlatıcı olduğunu belirtiyor. Bu durum, gümüşün bir yandan sanayi döngülerine bağımlı bir meta, diğer yandan ise altın kadar güvenilir (fakat daha hacimli) bir rezerv aracı olarak ikili bir rol üstlendiğini gösteriyor. Cihat E. Çiçek ve Devrim Akyıl’ın yorumları, gümüş yatırımcılarının hem sanayi çıktılarını hem de küresel rezerv politikalarını takip etmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Amerikan Borsası ve Kripto: Yapay Enflasyon ve Fed’in “Zorunlu İndirimi”

ABD piyasaları ve kripto varlıklar, düşük gelen enflasyon verisiyle rekor kırarken (S&P 500 ve Nasdaq tüm zamanların en yüksek seviyesinde kapattı), bu rallinin temelinde suni bir zemin olduğu iddia ediliyor.

Cihat E. Çiçek, açıklanan %3’lük enflasyon rakamının gerçekle alakasının olmadığını, bunun kira fiyatlarının hesaplanma şekli (ev sahiplerinin eş değer evi kiralaması) gibi yapay ve toplanan/derlenen verilere dayandığını sertçe eleştiriyor. Ona göre, ABD’deki gerçek enflasyon bunun en az iki katı olabilir.

Daha da önemlisi, Fed’in yaklaşımı. Barış Soydan ve Cihat E. Çiçek, Merkez Bankalarının faizi artırması gerekirken, piyasayı iflaslardan kurtarmak için "mecburen, mecburiyetten" faizi düşürmek zorunda kalacağını belirtiyor. Bu durum, Fed’in bu hafta 25 baz puan indirim yapacağı beklentisini güçlendiriyor.

Bu ortam, riskli varlıklara yaradı. Barış Soydan, kripto piyasaları için bir dönüm noktasına dikkat çekiyor:

"JP Morgan'ın sahip oldukları Bitcoin'leri ve Etheriumları teminat olarak gösterebilecekler... [Bu] Bitcoin'in ve Etherium'un Amerikan finansal sistemine nasıl girdiğini nasıl reddedilemez bir hale geldiğini gösteren bir gelişme." — Barış Soydan.

Bu, Bitcoin’in kuruluş felsefesine (merkeziyetsizlik) tamamen aykırı bir gelişme olmasına rağmen, Barış Soydan’ın belirttiği gibi, kriptoların artık merkezi finans sistemine entegre olduğunu ve yönünün ABD politika ve siyasetine (özellikle Trump’ın Çin görüşmeleri gibi) bağlı kaldığını gösteriyor.

Türkiye Borsası (BIST): Siyasi Tansiyon ve 14.000 Hedefi Arasında

Borsa İstanbul (BIST 100), siyasi risklerin kısa vadede azalmasıyla (CHP Kurultay davasının iptali) yüzü gülen endekslerden oldu ve %3,5’luk bir atak yaptı. Analist Devrim Akyıl, BIST'in 10.000 seviyesinden tepki verdiğini ve Kasım-Aralık aylarında yeni zirvelere doğru hareket ederek yıl sonu için 14.000 hedefine ulaşma potansiyeli taşıdığını düşünüyor.

Ancak bu iyimser tabloyu gölgeleyen çok ciddi riskler mevcut. Erdal Sağlam, siyasi tansiyonun düşürülme niyetinin olmadığını, aksine casusluk soruşturmaları ve kayyum atamaları gibi olaylarla piyasaları gergin tutan yeni sopaların sürekli oluşturulduğunu belirtiyor. Erdal Sağlam’a göre, bu siyasi gerilim, en ufak bir haberde bile büyük tepkiler yaratan ve doğal olarak enflasyonu artırıcı rol oynayan bir ortama yol açıyor. Devrim Akyıl da bu siyasi operasyonların, risk alma konusunda zorlanma yarattığını ve dolar bazında uzun vadeli resmin hala "bozuk" olduğunu ekliyor. Türkiye Borsası, bir yandan Devrim Akyıl'ın teknik hedeflerine yürüme potansiyeli gösterirken, diğer yandan Erdal Sağlam’ın dikkat çektiği kontrolsüz siyasi risklerin gölgesinde kalmaya devam ediyor.

Bireysel Emeklilik Sistemi (BES): Kamu Güvensizliği ve Söğüşlenme Riski

Son dönemde BES’te yapılan yasal değişiklikler (devlet katkısının %50’den %0’a kadar düşürülme yetkisi) büyük tartışma yarattı. Bu durum, kamuya duyulan güvensizliği yeniden gündeme taşıyor.

Analist Cihat E. Çiçek, bu alanda en sert eleştiriyi getirerek, içinde kamu olan maddi bir konudan kesinlikle uzak durduğunu belirtiyor. Bu eleştirinin temelinde ise geçmişteki deneyimler ve kamu tarafından yönetilen sistemlerdeki "söğüşlenme" riski yatıyor.

"Ben malımı biliyorum abi ben malımı biliyorum ya kesin ya dünyanın en yüksek şeyini aldılar aidatlarını kestiler... ben kamuyla tamam mı yakınından geçmem içinde para olan maddi bir konu olan kamuyla ilgili şey ben abi söğüşleneceksem söyüşlenmem özel sektörde söyüşleneyim." — Cihat E. Çiçek.

Cihat E. Çiçek, BES fonlarının yüksek aidat kesintileriyle çalıştığını ve düşük bir emeklilik geliri sunabileceğini ima ederken, Erdal Sağlam’ın belirttiği gibi, mevcut ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadeledeki kredibilite erozyonu bu tür sistemlere olan güveni de kaçınılmaz olarak azaltıyor. Eğer hükümet tasarrufları manipüle etme yetkisini elinde tutuyorsa, BES, Cihat E. Çiçek'in gördüğü gibi, uzun vadeli bir yatırım aracı olmaktan ziyade, devletin düşük faizli borçlanma aracı haline gelebilir.


Özet Çıkarım: Kaçınılmaz Olan: Ya Çöküş Ya Reform

Uzmanların analizlerine bakıldığında, küresel ve yerel ekonomilerin derin bir yol ayrımında olduğu görülüyor. Altın ve gümüş, büyük iflas korkusu ve parasal sistemlere olan güvensizlik nedeniyle 8.000 dolarlık hedeflere doğru itiliyor. Fed, iflasları önlemek adına faiz indirimine mecbur kalırken, Türkiye’de Merkez Bankası kredibilitesini feda etme pahasına kuru frenlemeye çalışıyor.

Bu durum bize şunu gösteriyor: Merkez Bankaları, piyasaları kontrol etmek için artık eski yöntemleri (faiz yükseltme) kullanamıyor, çünkü bu sadece iflasa neden oluyor. Ya küresel sistemde köklü bir reform yapılacak ya da dünya, kamyon frenleri patlamışçasına (Cihat E. Çiçek’in ifadesiyle) duvara toslayacak. Bu karmaşık ortamda, yatırımcıların en büyük çıkarımı, geleneksel güven mekanizmalarının çöktüğü ve fiziki varlıkların, kağıt paranın hükümranlığının azaldığı yeni bir döneme girdiğimizdir.