ALTIN Ons ve Gram Analizleri

"Altın ons ve gram fiyatlarında küresel dalgalanmaların arkasındaki dinamikleri keşfedin!"

Amerikan Borsa Analizleri

"Wall Street'in nabzını tutun: Nasdaq ve Dow Jones endekslerindeki kritik hareketleri analiz ediyoruz."

BİST Türkiye Borsa Analizleri

"BİST 100'de fırsatlar ve riskler: Yerel piyasanın en güncel teknik ve temel analizleri burada."

GÜMÜŞ Ons ve Gram Analizleri

"Gümüş piyasasında volatilite yükseliyor: Ons ve gram fiyat tahminlerimizle yatırım stratejilerinizi güçlendirin."

Haftalık Piyasa Özeti

"Altın, döviz, borsa ve gümüşte haftanın en kritik gelişmeleri ve önümüzdeki dönemin anahtar beklentileri tek bakışta!"

25 Ekim 2025

Piyasaların Gürültüsünde Yolunu Bulmak



Finansal piyasaları anlamaya çalışırken kendinizi çelişkili uzman görüşleri ve karmaşık veriler arasında kaybolmuş hissettiğiniz oluyor mu? Yalnız değilsiniz. Bir yanda rekor kıran endeksler, diğer yanda yaklaşan kriz uyarıları... Bu gürültünün içinde doğru kararı vermek neredeyse imkansız görünebilir. Bu yazı, piyasaların nabzını tutan Bora Özkent, Barış Soydan, Artunç Kocabalkan, Selçuk Geçer ve Emre Şirin gibi önde gelen yorumcuların en çarpıcı analizlerini mercek altına alarak bu karmaşayı ortadan kaldırmayı hedefliyor. Manşetlerin ve ilk bakışta görünenin ardındaki şaşırtıcı gerçekleri ortaya çıkararak, son dönemdeki piyasa hareketlerinin arkasındaki dinamikleri anlamanız için bir rehber hazırladık.



Uzmanlar Çarpıştı: Altın, Borsa ve Piyasaları Sarsan 5 Şaşırtıcı Gerçek

1. Altın: Jeopolitik Gerilim ve Merkez Bankalarının Gizli Oyunu

Uzman yorumları incelendiğinde, altının uzun vadeli gücünün inkar edilemez olduğu konusunda net bir fikir birliği göze çarpıyor. Özellikle Selçuk Geçer ve Artunç Kocabalkan gibi isimler, bu gücün arkasındaki temel dinamikleri şu şekilde sıralıyor:

  • Süregelen jeopolitik riskler (Venezuela, Rusya, İsrail/Gazze, Çin/Tayvan).
  • Çin başta olmak üzere merkez bankalarının aralıksız altın alımları.
  • Beklenen FED faiz indirimleri.

Ancak uzun vadeli yatırım ile kısa vadeli alım-satım arasındaki farkı anlamak kritik önem taşıyor. Uzun vadeli görünüm pozitifken, Artunç Kocabalkan gibi yorumcular kısa vadede teknik engellere dikkat çekiyor. Örneğin, ons altının 4150 dolar direncini kırmakta zorlanması, fiyatta yatay bir harekete neden oluyor. Bu düşüşler ise Barış Soydan'ın belirttiği gibi, ciddi sayıda yatırımcı tarafından birer alım fırsatı olarak görülüyor.

Soydan, uzun vadedeki kurumsal iyimserliği şu sözlerle vurguluyor: "Goldman Sachs önümüzdeki yıl 5.005 dolar ve 2028'de de 6.000 dolara gidecek diyordu; o nedenle böyle düşüşleri alım fırsatı yapan da ciddi bir yatırımcı var."

Bu analizler, altının klasik piyasa dinamiklerinden çok, küresel istikrarsızlığa ve merkez bankalarının stratejik hamlelerine bir tepki olduğunu gösteriyor. Ancak kısa vadede teknik dirençler, fiyat hareketlerini belirlemeye devam ediyor.

2. Gümüş: Altının Gölgesindeki Uçucu Fırsat

Genellikle altınla birlikte anılsa da gümüşün kendine özgü dinamikleri var. Barış Soydan, gümüşün son dönemde altından daha sert bir düşüş yaşadığına dikkat çekiyor. Bunun nedeni, Londra’da yaşanan "fiziki gümüş bulunma problemi"nin çözülmesiyle piyasanın köpüğünü almasıydı. Bu durum, gümüş piyasasının sadece ekonomik göstergelerden değil, aynı zamanda tedarik zinciri sorunlarından da ne kadar etkilendiğini gösteriyor.

Soydan’ın analizi, gümüşün volatil yapısını bir kez daha ortaya koyuyor. Altına kıyasla daha riskli ama potansiyel olarak yüksek getirili bir yatırım alanı olduğu açık. Ancak bu da onu daha dikkatli analiz edilmesi gereken bir araç haline getiriyor.

3. Amerikan Borsası: Verilerin Ardındaki Şüpheci Bakış

ABD borsalarında son dönemdeki yükselişin arkasında, beklentilerin altında gelen enflasyon verileri var. Ancak Bora Özkent bu veriye eleştirel yaklaşıyor. Özkent, düşük gelen enflasyonun “anket bazlı” bir kalem olan owners’ equivalent rent üzerinden manipüle edilmiş olabileceğini söylüyor. Bu veri, ev sahiplerinin beyanlarına dayandığı için kolayca yönlendirilebilir.

Özkent bu durumu şu sözlerle dile getiriyor: “Ben daha böyle bir sahtekârlık görmedim. Enflasyonun düşeceği kalem bir anket! En kolay hile yapılacak yer orası.”

Bu eleştiri, yatırımcılar için önemli bir hatırlatma: Manşetlerdeki rakamlara körü körüne güvenmek yerine, verilerin kaynağını sorgulamak gerekiyor. Piyasalar kısa vadede olumlu tepki verse de, manipülasyon ihtimali uzun vadede ciddi düzeltmelere neden olabilir.

4. Türkiye Borsası: Siyasi Tetikleyicilerle Gelen Riskli Ralli

Borsa İstanbul'da yaşanan son rallinin ekonomik değil, siyasi bir tetikleyicisi vardı. Mahkemenin CHP kurultayına dair “Mutlak Butlan davası”nı reddetmesi, piyasalarda kısa süreli bir rahatlama yarattı. Bu gelişme sonrası CDS priminde düşüş, banka hisselerinde sert yükseliş ve rekor işlem hacmi görüldü.

Ancak Emre Şirin, bu ralliyi “olmaması gereken bir krizin sona ermesinin kutlanması” olarak nitelendiriyor. Şirin’e göre bu tür siyasi dalgalanmalar, küçük yatırımcılar için tehlikeli bir oynaklık yaratıyor. Temeli sağlam olmayan bu yükseliş, kısa sürede tersine dönebilecek kadar kırılgan.

Sonuç: Manşetlerin Ötesine Bakmak

Finansal piyasalar, ekonomik veriler, siyasi gelişmeler ve yorumcu analizlerinin iç içe geçtiği karmaşık bir ağdır. Uzmanların görüşlerinden çıkarılacak en önemli ders ise basit: Her veri bir hikaye anlatır, ama o hikayeyi doğru okumak gerekir. Bora Özkent ve Emre Şirin’in de vurguladığı gibi, başarılı yatırımcılar sadece rakamlara değil, rakamların ardındaki niyetlere bakabilenlerdir.

Manşetlerin gürültüsü içinde aklı korumak, uzun vadeli kazancın en temel kuralıdır.

23 Ekim 2025

Piyasa Kulislerinden Sızan 5 Şaşırtıcı Gerçek: Bildiğiniz Her Şeyi Unutun



Piyasa Kulislerinden Sızan 5 Şaşırtıcı Gerçek: Bildiğiniz Her Şeyi Unutun

Gürültünün Ötesindeki Sinyaller

Ekonomik gündem, bir bilgi bombardımanı altında. Bir yanda Merkez Bankası'nın faiz kararları, diğer yanda borsanın anlık dalgalanmaları ve manşetleri süsleyen siyasi gelişmeler... Bu gürültünün içinde net bir sinyal yakalamak, geleceğe dair bir öngörüde bulunmak giderek zorlaşıyor. Ancak bu karmaşanın ardında, piyasanın önde gelen yorumcuları Murat Muratoğlu, Remzi Özdemir, Barış Soydan, Artunç Kocabalkan, Tunç Şatıroğlu, Selçuk Geçer, İslam Memiş ve Emre Şirin gibi isimlerin tartıştığı, çoğu zaman gözden kaçan daha derin gerçekler yatıyor.

Bu uzmanların analizlerinden süzülen ortak bir tema var: Siyasi istikrardan resmi hedeflere, küresel düzenden yerel adalet sistemine kadar her seviyede yaşanan derin bir güven krizi. Bu yazı, bu analizlerden damıtılan en sarsıcı ve birbiriyle bağlantılı 5 çıkarımı ortaya koyarak, görünenin ötesindeki ekonomik manzarayı anlamanıza yardımcı olmayı amaçlıyor.




1. Siyasetin Ekonomiyle Gizli Dansı: "Heybedeki Büyük Turp" Planı

Ekonominin geleceğini sadece faiz oranları ya da enflasyon verileri değil, aynı zamanda Ankara kulislerinde fısıldanan gizli siyasi stratejiler de şekillendiriyor. Gazeteci Remzi Özdemir'in ortaya attığı "heybedeki büyük turp" metaforu, ekonomik kararların aslında siyasi bir senaryonun piyonu olduğunu gözler önüne seriyor. Bu metafor, olası bir cumhurbaşkanı adayı olarak görülen Mansur Yavaş'ı siyaseten oyun dışına itmeyi hedefleyen bir stratejiyi tanımlıyor.

Özdemir’e göre, eğer bu plan başarıyla uygulanırsa, hükümet asgari ücret ve emekli maaşlarına yapacağı yüksek zamlarla geçici bir "bahar havası" yaratıp ülkeyi ani bir erken seçime götürebilir. Bu senaryo, piyasalardaki siyasi istikrara olan inancı temelden sarsıyor. Tunç Şatıroğlu’nun da "Büyük Turplar belirsizliği" olarak adlandırdığı bu durum, piyasaların üzerinde adeta bir "Demokles’in kılıcı" gibi sallanıyor.


2. Enflasyonla Mücadele Bitti mi? "Malavi Modeli"ne Hoş Geldiniz

Ankara’daki bu siyasi satranç, ekonomik öngörülebilirliği yok ederken, ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadelesine olan inanç da temelden sarsılmış durumda. Tunç Şatıroğlu, Merkez Bankası’nın son faiz indirimiyle birlikte 2026 yılı için belirlenen %16’lık enflasyon hedefinden fiilen vazgeçildiğini “bitti yani o iş” sözleriyle özetliyor.

Türkiye artık tek haneli enflasyon hedeflerinden değil, %28 civarındaki "Malavi modeli" seviyelerinden söz ediyor olabilir. Barış Soydan’a göre bu güven kaybı, Türk Lirası’nın reel getirisini negatife düşürerek vatandaşları hızla dövize yöneltiyor. Sadece bir haftada yapılan 2,2 milyar dolarlık döviz alımı, dolarizasyonun nasıl körüklendiğini açıkça gösteriyor.


3. Altın Düşüşünün Perde Arkası: "Keriz Silkeleme" mi, Hegemonya Savaşı mı?

Altın fiyatlarında yaşanan son sert düşüş, basit bir kâr satışı olarak açıklanamayacak kadar karmaşık dinamikler barındırıyor. Murat Muratoğlu ve Remzi Özdemir gibi isimler bu durumu “keriz silkeleme” operasyonu olarak tanımlıyor. Küçük yatırımcı panikle oyundan düşürülürken, büyük oyuncular yeniden pozisyon alıyor olabilir.

Artunç Kocabalkan ise olayı daha küresel bir düzleme taşıyor: BRICS ülkeleri, dolara olan güvenlerini yitirerek yeni bir "değer sistemi" yaratma çabasında. “Biz çok büyük ticaret yapıyoruz, senin basmış olduğun kağıt parçası paçavra. Biz buna güvenmeyiz.” sözleri, altının bu yeni dönemdeki stratejik konumunu özetliyor.

İslam Memiş ise küçük yatırımcıyı uyarıyor: “Bu bir manipülasyon süreci, altın düşmez algısı bilinçli oluşturuldu.” diyor. Yani yeni bir sert satış dalgası kapıda olabilir.


4. Neden Sürekli Fakirleşiyoruz? "Çalıştıkça Yoksullaşan Toplum" Gerçeği

Emre Şirin’in tanımıyla Türkiye, “çalıştıkça yoksullaşan bir toplum”a dönüşmüş durumda. Ücretli kesim ürettikçe değer yaratıyor, ancak bu değer sistematik biçimde küçük bir azınlığın cebine akıyor. Bu servet transferi mekanizması, faiz oranlarının ötesinde, hukukun üstünlüğü ve adalet gibi yapısal sorunların bir sonucu.

TEPAV raporuna göre gelir adaletsizliği artık ekonomik değil, sosyal bir kırılma noktasına ulaşmış durumda. Adalet ve şeffaflık yeniden tesis edilmeden kalıcı refah artışı mümkün değil.


5. Ufuktaki Kaçınılmaz Son: Büyük "Kur Şoku" Beklentisi

Selçuk Geçer’e göre Türkiye, büyük bir “kur şoku”na doğru emin adımlarla ilerliyor. İç talep çökmüş durumda; ihracat ise rekabetçi olabilmek için “değersiz TL”ye ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle kur şoku artık sadece bir risk değil, bazı kesimler için beklenen bir kurtuluş senaryosu haline gelmiş durumda.

Geçer, bu dinamiklerin sonucunda dolar/TL kurunun 80, hatta 120 TL’ye yükselebileceğini, gram altının ise 12.000–15.000 TL bandına ulaşabileceğini öngörüyor.


Sonuç: Fırtınada Rota Çizmek

Ankara’da bir siyasi manevra olarak başlayan “büyük turp” planı, Şatıroğlu’nun işaret ettiği gibi piyasa güvenini sarsan belirsizliği yaratıyor. Bu yerel kırılganlık, Kocabalkan’ın anlattığı küresel “hegemonya savaşı”nda ve Şirin’in analiz ettiği “servet transferi düzeninde” yankılanıyor. Nihai sonuç ise Geçer’in tasvir ettiği “kur şoku” senaryosu.

Ortak tema, her seviyede kendini gösteren derin bir güven krizidir. Sıradan vatandaş için asıl soru şu: Bu fırtınada nasıl rota çizilir? Belki de çözüm, hızlı cevaplar aramak yerine, bu karmaşık dinamikleri anlamaya çalışmakla başlıyordur.

Faiz Kararı Öncesi Piyasalar ve Stratejik Değerlendirmeler

Haftalık Piyasa Bülteni: Faiz Kararı Öncesi Piyasalar ve Stratejik Değerlendirmeler

1. Haftanın Panoraması: Değerli Metallerdeki Sert Düzeltme ve Yurt İçi Gündem

Geride bıraktığımız hafta, piyasaları iki ana eksende sınadı. İlk olarak, tarihi zirvelere ulaşan altın ve gümüşte gözlenen keskin kâr satışları, yatırımcıları hazırlıksız yakaladı ve portföy stratejilerini yeniden sorgulattı. Güvenli limanlardaki bu sert düzeltme, küresel risk iştahından yurt içi varlık fiyatlamalarına kadar geniş bir yelpazeyi etkiledi. İkinci olarak, yurt içinde tüm dikkatler bu hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) açıklayacağı para politikası faiz kararına çevrildi. Eş zamanlı olarak, reel sektör temsilcilerinden gelen krediye erişimdeki zorluklar ve artan döviz yükümlülüklerine ilişkin endişe verici sinyaller, ekonomik gündemin en üst sıralarında yerini aldı. Bu bülten, bu kritik gelişmeleri analiz ederek önümüzdeki dönem için stratejik bir yol haritası sunmaktadır.

2. Küresel Piyasalar: Altın Fırtınası ve Bilanço Sezonu

Küresel piyasalardaki dinamikler, Türkiye'deki yatırımcıların portföy kararları için belirleyici bir rol oynamaya devam etmektedir. Özellikle değerli metallerde yaşanan fırtına ve ABD piyasalarında bilanço sezonu ile şekillenen gündem, varlık dağılımı stratejilerinin yeniden gözden geçirilmesini gerektiren önemli sinyaller barındırmaktadır.

2.1. Değerli Metallerde Sert Kâr Satışları

Geçtiğimiz Cuma sabahı ulaşılan 4.379 dolarlık tarihi zirvesinin ardından ons altın, sert bir kâr realizasyonu dalgasıyla karşılaşarak 4.000 dolar seviyelerine doğru güçlü bir geri çekilme yaşadı. Bu düşüş, özellikle son dönemdeki hızlı yükselişin ardından gelen doğal bir "kâr satışı" olarak değerlendirilmektedir. Gümüşteki değer kaybı ise altına kıyasla daha şiddetli oldu. Bu durumun arkasında iki temel faktör bulunmaktadır:

  1. Piyasa Derinliği: Gümüş piyasasının altına göre daha sığ bir yapıya sahip olması, satış baskısının fiyatlar üzerinde daha orantısız bir etki yaratmasına neden olmuştur.
  2. Arz-Talep Dengesi: Londra piyasasında daha önce yaşanan arz sıkıntısının, Çin ve ABD'den 1.000 tondan fazla fiziki gümüşün bölgeye taşınmasıyla giderilmesi, gümüş üzerindeki yukarı yönlü baskıyı azaltarak düşüşü hızlandırmıştır.

2.2. Düzeltmenin Ardındaki Dinamikler ve Uzun Vadeli Görünüm

Artunç Kocabalkan gibi analistler bu hareketi bir "temizlenme" olarak nitelendirirken, Selçuk Geçer de bunun bir "düzeltme" olduğunun ve ana trendi değiştirmediğinin altını çizmektedir. Fiyatlardaki bu geçici geri çekilmeye rağmen, altını uzun vadede destekleyen temel makroekonomik ve jeopolitik argümanlar geçerliliğini korumaktadır:

  • Jeopolitik Gerilimler: ABD ile Çin arasındaki ticaret ve teknoloji savaşlarının tırmanması, Rusya-Ukrayna gerilimi ve üst düzey askeri yetkililer tarafından dile getirilen potansiyel bir "Dünya Savaşı" riski, güvenli liman varlıklara olan talebi canlı tutmaktadır.
  • Merkez Bankası Alımları: Başta Çin olmak üzere BRICS ülkelerinin merkez bankaları, rezervlerini çeşitlendirme stratejileri doğrultusunda fiziki altın alımlarına devam etmektedir. Bu durum, altın için stratejik bir talep tabanı oluşturmaktadır.
  • Teknik Destek Seviyeleri: Sakso Bank analisti Ole Hansen gibi deneyimli isimler, zirveden yaklaşık %10'luk bir düzeltmenin ons altını 3.973 dolar seviyesine getirebileceğini belirtmekte ve bu seviyeyi potansiyel bir teknik destek noktası olarak işaret etmektedir.

2.3. ABD Piyasaları ve Bilanço Gündemi

ABD borsalarında bilanço sezonu, piyasaların yönü üzerinde belirleyici olmaya devam ediyor. Netflix gibi bazı teknoloji şirketlerinden gelen beklenti altı sonuçlar piyasada dalgalanmaya yol açarken, gözler önümüzdeki hafta bilançolarını açıklayacak olan Microsoft ve Google gibi teknoloji devlerine çevrilmiş durumda. Bu şirketlerden gelecek sonuçlar, piyasanın genel yönü açısından kritik bir gösterge olacaktır. Aynı zamanda, ABD'de hükümetin kapanma riski de piyasalar üzerinde bir belirsizlik unsuru olarak varlığını sürdürmektedir. Küresel risk iştahındaki bu dalgalanmaların, Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmelidir.

3. Türkiye Makroekonomik Gündemi: Faiz, Kur ve Reel Sektör

Türkiye ekonomisi, TCMB'nin faiz kararıyla sınanacak kısa vadeli bir denge ile reel sektörden gelen ve giderek büyüyen orta vadeli bir "kur şoku" riski arasında sıkışmış bir görünüm arz etmektedir. Bu hafta alınacak kararlar, bu hassas dengenin hangi yöne evrileceğini belirleyecektir.

3.1. Gözler Merkez Bankası'nın Faiz Kararında

Bu hafta piyasaların en önemli gündem maddesi, Perşembe günü açıklanacak olan TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) faiz kararıdır. Karara ilişkin piyasa beklentileri ve potansiyel senaryolar aşağıdaki tabloda özetlenmiştir:

Kurum/Beklenti Faiz İndirim Tahmini Potansiyel Etki
JP Morgan 100 Baz Puan Piyasa beklentisinin altında kalabilir, sınırlı etki yaratabilir.
Piyasa Konsensüsü 150 Baz Puan Fiyatlamalar dahilinde, karar sonrası hafif bir realizasyon görülebilir.
QNB Finansbank Pas Geçmesi (0 Puan) Sürpriz olarak algılanır, TL mevduat faizlerini yüksek tutar, borsada satış getirebilir.

Mevcut durumda %39,5 ile %43,5 aralığında seyreden TL mevduat faiz oranlarının seyri, PPK'nın vereceği kararla doğrudan ilişkili olacaktır. Beklentiler dahilinde bir indirim, mevduat faizlerinde bir miktar daha geri çekilmeye neden olabilirken, sürpriz bir "pas geçme" kararı mevcut seviyelerin korunmasını sağlayabilir.

3.2. Reel Sektörden Gelen Alarm Sinyalleri

Reel sektör, son dönemde artan finansman zorluklarıyla karşı karşıyadır. Merkez Bankası verilerine göre, reel sektörün döviz yükümlülükleri 354,8 milyar dolar ile rekor bir seviyeye ulaşmıştır. İTO, ATO, ASKON ve MÜSİAD gibi önde gelen iş dünyası kuruluşlarının krediye erişimdeki zorluklara ilişkin şikayetleri, analist Selçuk Geçer'in "Büyük Kur Şoku Geliyor" uyarısıyla birleştiğinde, mevcut kredi sıkışıklığının basit bir finansman sorunundan öte, sistemik bir risk birikimine işaret ettiği endişelerini güçlendirmektedir.

3.3. Döviz Kurları ve Rezerv Yönetimi

Reel sektörün 354,8 milyar dolarlık rekor döviz yükümlülüğü, TCMB'nin rezervlerini neden bu kadar dikkatli yönetmek zorunda olduğunun en somut kanıtıdır. Bastırılmış kur politikası, bir yandan şirketleri ihracatta zorlarken, diğer yandan Merkez Bankası'nı rezervlerini eritme pahasına kırılgan bir istikrarı sürdürmeye itmektedir. Merkez Bankası'nın eski baş ekonomisti Hakan Kara'nın hesaplamalarına göre, TCMB bu politikayı desteklemek amacıyla Eylül başından bu yana net 7,6 milyar dolarlık döviz satışı gerçekleştirmiştir. Bununla birlikte, Merkez Bankası'nın Eylül ayında 10 milyar dolarlık döviz satışına rağmen rezervlerini doğru zamanda yaptığı altın satışları ile artırması, başarılı bir rezerv yönetimi hamlesi olarak değerlendirilmektedir. Hatta bu hamle, piyasa kulislerinde, Merkez Bankası yönetiminin ekonomi yönetimine karşı "Ben sensiz de bir şeyler yapabilirim" diyerek bağımsız hareket etme kabiliyetini sergileme biçimi olarak yorumlanmıştır.

4. Yurt İçi Varlık Piyasaları: Borsa, Altın ve Siyasi Riskler

Bir önceki bölümde ele alınan makroekonomik dinamikler ve politik gündem, Borsa İstanbul, altın ve döviz gibi temel yatırım araçları üzerinde somut etkiler yaratmaktadır. Yatırımcıların bu etkileri doğru okuması, portföy stratejileri açısından hayati önem taşımaktadır.

4.1. Borsa İstanbul: Faiz Beklentileri ve Teknik Seviyeler

Borsa İstanbul, haftayı pozitif bir seyirle tamamlayarak faiz kararı öncesinde iyimser bir duruş sergiledi. Bu yükselişin arkasında iki temel beklenti öne çıkmaktadır:

  1. Faiz İndirimi: Piyasalar, TCMB'den genel beklenti olan 150 baz puanlık bir faiz indirimini büyük ölçüde fiyatlamış durumdadır.
  2. Siyasi Gündem: Cuma günü görülecek olan CHP kurultay davasından piyasaları olumsuz etkileyecek bir karar çıkmayacağı yönündeki beklenti, risk algısını düşürmektedir.

Teknik olarak BIST 100 endeksinin 10.700 puan seviyesi üzerinde kalıcı olması, mevcut rallinin devamı için önemli bir sinyal olarak görülmektedir. Ancak, dolar bazında bakıldığında endeksin ana düşüş trendini henüz kırmadığı ve makroekonomik risklerin devam ettiği unutulmamalıdır.

4.2. Fiziki Altın Piyasası ve Altın Sertifikası'ndaki Ayrışma

Küresel piyasalardaki sert düşüş, yurt içi altın piyasasında da yankı buldu. Kapalıçarşı'da yaşanan yoğun satış baskısı, gram altın alış ve satış fiyatları arasındaki makasın 100 TL gibi son dönemde görülmemiş seviyelere kadar açılmasına neden oldu. Benzer şekilde, Borsa İstanbul'da işlem gören Darphane Altın Sertifikası da %5'lik sert bir düşüşle devre keserek taban oldu. Bu düşüşle birlikte, sertifikanın fiziki gram altına göre %30'u aşan primi %25 seviyesine geriledi. Bu prim farkının, arbitraj arayan yatırımcıların baskısıyla, orta vadede %15-20 bandına doğru gerilemesi rasyonel bir beklentidir. Mevcut %25'lik seviye halen yüksek bir risk primi içermektedir.

5. Haftanın Takvimi ve Stratejik Yatırımcı Notları

Bu bölümde, hafta boyunca analiz edilen tüm verileri sentezleyerek yatırımcılara yönelik net, ileriye dönük ve uygulanabilir bir stratejik çerçeve sunuyoruz.

5.1. Önümüzdeki Haftanın Kritik Gündem Maddeleri

Yatırımcıların ajandasında olması gereken ve piyasaların seyrini doğrudan etkileme potansiyeline sahip iki önemli gelişme bulunmaktadır:

  • TCMB Para Politikası Kurulu Faiz Kararı: Haftanın en kritik verisi olarak, hem TL varlıklar hem de genel risk iştahı üzerinde belirleyici olacaktır.
  • CHP Kurultay Davası Duruşması: Beklenmedik bir sonucun yaratabileceği siyasi gerilim, piyasalarda kısa vadeli volatiliteye neden olabilir.

5.2. Stratejik Değerlendirme: Riskler ve Fırsatlar

Bültenimizde ele alınan gelişmeler ışığında, yatırımcıların dikkat etmesi gereken riskler ve değerlendirebileceği potansiyel fırsatlar aşağıda özetlenmiştir.

Öne Çıkan Riskler:

  • Faiz Kararı Volatilitesi: TCMB'nin piyasa beklentisinden farklı bir adım atması, özellikle faizleri "pas geçmesi", borsada ve diğer riskli varlıklarda sert satışları tetikleyebilir.
  • Reel Sektör Kırılganlığı: Reel sektörün artan borçluluğu ve kredi sıkışıklığı, orta vadede hem bankacılık sektörü hem de genel olarak borsa için bir risk unsuru olmayı sürdürmektedir.
  • Altında "Ölü Kedi Zıplaması" Riski: Değerli metallerdeki sert düşüşlerin ardından net bir dip oluşumu teyit edilmeden yeni pozisyonlar açmak, teknik analizde "ölü kedi zıplaması" olarak adlandırılan, düşüş trendi içindeki geçici ve aldatıcı tepki yükselişlerine yakalanma riski taşımaktadır.

Potansiyel Fırsatlar:

  • Borsada Kısa Vadeli Ralli: Beklentiler doğrultusunda bir faiz indirimi gelmesi ve siyasi gündemden olumsuz bir haber akışı olmaması durumunda, Borsa İstanbul'da mevcut "rahatlama rallisi" (relief rally) bir süre daha devam edebilir.
  • Uzun Vadeli Altın Pozisyonları: Mevcut sert düşüş, jeopolitik ve makroekonomik ana trendin devam edeceğine inanan uzun vadeli yatırımcılar için, piyasanın dengelenmesinin ardından kademeli alım fırsatları sunabilir.

22 Ekim 2025

Altın Çakıldı: Dört Uzman Ne Diyor, Yatırımcı Şimdi Ne Yapmalı?

Altın Çakıldı: Dört Uzman Ne Diyor, Yatırımcı Şimdi Ne Yapmalı?

Giriş: Zirveden Gelen Düşüşün Ardından

Rekor seviyeleri gördükten sonra altın fiyatlarında yaşanan keskin düşüş, birçok yatırımcıyı belirsizlik ve kafa karışıklığı içinde bıraktı. Zirveden gelen bu sert satış dalgası bir alım fırsatı mı, yoksa daha büyük bir düşüşün habercisi mi?

Bu yazı, piyasadaki gürültüyü azaltmak amacıyla Türkiye'nin önde gelen dört finans yorumcusunun (Artunç Kocabalkan, Barış Soydan, Selçuk Geçer ve Tunç Şatıroğlu) görüşlerini mercek altına alıyor. Dört uzman da bu düşüşün uzun vadeli trendi bozmadığı konusunda hemfikir olsa da, yatırımcının en kritik sorusuna verdikleri cevapta keskin bir şekilde ayrışıyorlar: Bu bir "altın" alım fırsatı mı, yoksa acemileri tuzağa çeken bir "ölü kedi zıplaması" mı?

1. Düşüşün Perde Arkası: "Stratejik Düzeltme" mi, "Panik Tuzağı" mı?

Piyasadaki paniğe rağmen, analiz edilen dört uzmanın da üzerinde anlaştığı temel bir konsensüs bulunuyor: Bu bir trend sonu değil, sağlıklı bir düzeltme. Ancak bu düzeltmenin tanımı ve derinliği konusunda görüşler ayrışıyor.

Barış Soydan, düşüşün arkasındaki teknik ve piyasa dinamiklerine dikkat çekiyor. Hem küresel piyasalardaki kâr realizasyonları hem de Türkiye'deki yerel satış baskısı bu düşüşü tetikledi. Özellikle Kapalıçarşı'da artan satışlar ve alış-satış makasının 100 liraya kadar genişlemesi, yurt içi baskıyı gözler önüne seriyor. Teknik olarak ise Soydan, ons altında iki kez zirve yapıldıktan sonra gelen düşüşle oluşan ve bir düzeltme sinyali olarak kabul edilen "M formasyonuna" (ikili tepe) işaret ediyor.

Artunç Kocabalkan ise düşüşü hız faktörüyle açıklıyor. Yükselişin olağanüstü hızlı olduğunu belirten Kocabalkan, kendi sosyal medya paylaşımını referans göstererek durumu, "6 ayda olacak hareketin 20 güne sığdığını" şeklinde özetliyor. Bu nedenle yaşanan sert düşüşü, piyasanın sağlıklı bir nefes alması olarak görülebilecek bir "temizlenme" olarak nitelendiriyor.

2. Kritik Soru: "Şimdi Alınır mı?" Konusundaki Keskin Fikir Ayrılıkları

Ancak "düzeltme" tanımındaki bu ortaklık, yatırımcının asıl sorusu olan "Şimdi alınır mı?" masaya geldiğinde yerini keskin bir fikir ayrılığına bırakıyor. Bu noktada analizler, iki ana kampa ayrılıyor: Fırsatçılar ve temkinliler.

İyimser ve Net Görüş: Artunç Kocabalkan

Artunç Kocabalkan, net seviyeler belirterek en eyleme dönük tavsiyeyi sunuyor. Ona göre ana trend bozulmadı ve düşüşler alım fırsatı niteliğinde. Kocabalkan, ons altın için 4155 üzerinde hareketin tetiklenebileceğini, 4210'un üzerinde ise bunun bir "kesin al" sinyali olacağını belirtiyor.

Temkinli ve Uyarıcı Görüş: Tunç Şatıroğlu

Tunç Şatıroğlu ise tam tersi bir yaklaşımla yatırımcıları güçlü bir şekilde uyarıyor. Bu tür sert düşüşlerin ardından gelen toparlanma denemelerinin yanıltıcı olabileceğini ve bunun bir "ölü kedi zıplaması" olabileceğini ifade ediyor. Geçmişteki benzer düşüşleri (2011 ve 2020) örnek gösteren Şatıroğlu, aceleci davranmak yerine piyasada net bir "taban oluşumunu" beklemenin önemini vurguluyor.

Uzun Vadeli ve Jeopolitik Perspektif: Selçuk Geçer

Selçuk Geçer, kısa vadeli dalgalanmaları tamamen göz ardı ederek makro resme odaklanıyor. Ona göre altındaki asıl yükseliş hikayesi, tırmanan jeopolitik gerilimler ve ima ettiği "3. Dünya Savaşı" ihtimalidir. Bu büyük resim karşısında mevcut düşüşün bir önemi olmadığını savunan Geçer, altının ilk hedefinin "kolay bir şekilde 6.000 dolar olacağını" öngörüyor.

Uluslararası Not: Ole Hansen (Saxo Bank)

Barış Soydan'ın aktardığı Saxo Bank analisti Ole Hansen'in görüşü, temkinli tarafa uluslararası bir veri ekliyor. Hansen'e göre, eğer zirveden başlayan düzeltme devam ederse ons altının 3.973 dolara kadar gerileme potansiyeli bulunuyor.

3. Gümüş Neden Daha Çok Vuruldu?

Gümüşteki düşüşün altından neden daha sert olduğu sorusuna Barış Soydan'ın analizi net bir cevap sunuyor. Bunun iki temel nedeni var:

  1. Sığ Piyasa: Gümüş piyasası, altına kıyasla çok daha sığdır, bu da fiyat hareketlerinin daha sert olmasına yol açar.
  2. Arz Sıkışıklığının Giderilmesi: Londra'da bir süredir devam eden arz sıkışıklığı, Çin ve Amerika'dan "uçaklarla 1000 tondan fazla gümüş taşınarak" giderildi. Bu durum, fiyat üzerindeki yukarı yönlü baskıyı ortadan kaldırdı ve düşüşü hızlandırdı.

4. Büyük Resim: Türkiye Ekonomisi ve Ufuktaki "Kur Şoku" Tehlikesi

Uzmanların analizleri sadece değerli metallerle sınırlı kalmıyor; Türkiye ekonomisine dair önemli uyarılar da içeriyor.

Bu konuda en çarpıcı uyarı Selçuk Geçer'den geliyor. Geçer, altın analizinin ötesine geçerek Türkiye ekonomisi için "büyük kur şoku geliyor" uyarısında bulunuyor. Bu iddiasını, reel sektörün rekor seviyeye ulaşan döviz yükümlülüklerine ve son dönemde hem muhalif hem de hükümete yakın iş dünyası temsilcilerinden gelen artan şikayetlere dayandırıyor.

Geçer'in durumu özetleyen analizi oldukça dikkat çekici:

Reel sektörün bas bas bağırmasının iki temel nedeni olabilir: Birincisi gerçekten batıyorlar. İkincisi de olası bir kur şokunun haberini bize veriyor ve bizi buna hazırlıyor olabilirler.

Geçer'in bu makro ve dramatik uyarısı uzun vadeye işaret ederken, Barış Soydan piyasanın gözünü daha yakın bir ufka, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın faiz kararına çevirdiğini hatırlatıyor. Bu durum, piyasa oyuncularının apokaliptik senaryolardan önce, kısa vadeli TL enstrümanlarının getirisini etkileyecek somut verilere odaklandığını gösteriyor.

Sonuç: Yol Haritası mı, Mayın Tarlası mı?

Dört uzmanın analizleri bir araya getirildiğinde net bir tablo ortaya çıkıyor: Hepsi altının uzun vadeli yükseliş hikayesine inanıyor, ancak kısa vadeli yol haritası konusunda keskin bir şekilde ayrışıyorlar.

Son tahlilde, uzmanların sunduğu panorama, yatırımcının kendi karakterini sorgulamasını gerektiriyor. Bir yanda Kocabalkan'ın sunduğu teknik seviyelere dayalı, cesur ve trader-odaklı bir yaklaşım var. Karşısında ise Şatıroğlu'nun tarihsel verilerle desteklediği, sabrı ve teyidi önceleyen temkinli yatırımcı duruşu yer alıyor. Geçer'in jeopolitik tırmanışa dayalı makro tezi bu kısa vadeli gürültüyü tamamen reddederken, Soydan'ın aktardığı uluslararası veriler temkinli tarafa ağırlık katıyor. Bu nedenle yatırımcının kararı, sadece rakamlara değil, "Ben ne tür bir yatırımcıyım?" sorusuna vereceği samimi cevaba bağlıdır.